14 Ağustos 2010 Cumartesi

STSL 1. Hafta | Sivasspor 2-1 Galatasaray




Yeni adıyla Spor Toto Süper Lig'in ilk haftasında, Galatasaray deplasmanda Sivasspor'a 2-1 kaybetti. O kadar kötü bir Galatasaray izledim ki, değerlendirmek için parmaklarım klavyeye gitmiyor.

Yaklaşık 14-15 senedir futbol maçlarını izlerim, izlediğim Galatasaray maçları arasında ben takımımın bu kadar çaresiz kaldığına rastladım mı gerçekten bilmiyorum. Hiç bu kadar kötü bir takım savunması yaptığımızı, hiç bu kadar kötü bir orta sahaya sahip olduğumuzu ve hiç bu kadar basit hatalarla maç kaybettiğimizi hatırlamıyorum. 2 pası bir arada yapamayan oyunculardan medet ummak durumunda kalıyoruz. Golü atsak bile bir şekilde yiyoruz zaten, takım her açıdan eksik, lige hiç ama hiç hazır değil.

Sahaya çıkan Aykut-Ali Turan-Servet-Neill-Hakan Balta-Cana-M.Sarp-Ayhan-Arda-Emre Çolak-Kewell gibi skor üretme anlamında sınırlı bir 11'e rağmen öne geçmeyi başarıyoruz. Ama ah bu oyuncu zihniyeti işte. Oyunu tutup, soğutup pas yapmak yerine cümbür cemaat geriye doğru yaslandık. Elimizdeki orta saha oyuncularının bu becerilere sahip olmaması nedeniyle orta sahada hiç top tutamadık, pas vermekten aciz oyuncularımız da şapkadan tavşan çıkaramayınca düşündüğüm gibi devrenin sonlarında, hiç yenilmemesi gereken dakikalarda yedik golü. En azından devreye kadar önde götürsek, devre arasında oyuncuların alacağı talimatlar doğrultusunda, ya da Rijkaard'ın yapacağı oyuncu değişiklikleriyle işler daha iyi gidebilirdi belki.

Yediğimiz gol mü? Kimse hakem hatasını falan bahane etmemeli. Artık bıktım bu tarz goller yememizden. Senelerdir aynı filmi izliyoruz sanki. Ortadan, sağdan veya soldan bir frikik ya da kornerde adam paylaşımında hata, kalecinin yanlış zamanlaması. Sonuç = top ağlarımızda. Biz buna fazlasıyla alışığız zaten, Galatasaray hangi hocalarla, hangi savunma dörtlüsüyle, hangi kaleciyle çalışırsa çalışsın en kötü 5 maçta bir bu tarz bir gol yenir her sezon. Sanki Galatasaray takımının genlerine işlemiş bu sorun. Kimse çözümünü bulamıyor, böyle gelmiş böyle gidecek.

Neyse, maça döndüğümüzde 2. yarıda skorun dengelenmesine rağmen kötü oyununu sürdürdü Galatasaray. Rakip kaleye yüklenmemiz, oyunu Sivas yarı alanına yıkmamız gerekirken orta sahayı resmen rakibe bıraktık. Özellikle Sabri'yi çok ama çok aradığımız bir maç oldu. Hakan Baltabindirmeci bir bek olmadığından, onun bu eksikliğini Sabri'nin sağ kanattan hücuma verdiği destekle kapatırdık hep ama sağ bekte aslen bek olmayan Ali Turan oynayınca onu da başaramadık. Orta sahanın üstünlüğü tamamen Sivas'ın eline geçince de, savunmamızın arkasına atılan bir bir topla geriye düştük.

Rijkaard, Emre Çolak yerine Mehmet Batdal'ı oyuna sürdü. Maç öncesi değerlendirmelerimde de söylemiştim, Mehmet Batdal tek forvet olarak bu maç için Kewell'a göre daha iyi bir tercih olurdu diye. Beklediğim gibi Kewell rakip savunmanın arasında kayboldu. Batdal girdikten sonra ise 2. forvet görevi gördü. İleriye hava toplarında etkili bir oyuncu almamıza rağmen bu sonuca etki etmedi. Keza 11 oyuncuyu birden çalımlamaya çalışıp her topu ayağına isteyen, tek başına takımı kurtarmaya çalışan Arda'nın yerine de Barış girince hücumdaki etkinliğimizi iyice yitirdik. Şişirdiğimiz, ileriye doğru yolladığımız her top yarı sahamıza geri döndü. Koskoca 90 dakikada attığımız gol dışında başka bir pozisyonumuz ve etkili bir şutumuz da yok zaten. Kısacası kazanmayı ve hatta puan almayı bile hak etmedik, olması gereken oldu.

Bu senaryonun olacağını maç başlamadan önce de kestirebiliyordum, fakat ben yine de en iyi ihtimali düşünüp, sarı-kırmızı renklere olan sevgimden dolayı oturup izledim maçı. Keşke izlemez olaydım diyorum şimdi. 82 dakikamı resmen boşa harcadım. Ama ilk maçtan tüm bunların yaşanacağı zaten günler, aylar öncesinden belliydi. Biz sadece ertelenebilme olasılığını düşünerek bu maçı kazanabileceğimize inanıyorduk. Yönetiminbu zihniyetiyle Galatasaray'ın iyi yerlere gelmesi mümkün değil zaten.

Takımın orta sahası "transfer istiyorum" diye bağırıyor geçtiğimiz sezondan beri. Atılmış tek somut adım, takımdan ayrılan Topal'ın yerine benzer özelliklere sahip Cana'nın alınması. Oyunu iki yönlü oynayabilen bir orta saha oyuncusunun geleceğine inanmayı bırakalı uzun zaman oldu zaten ama en azından topu ayağına aldığında iyi servis edebilen, gerektiğinde hücuma da destek verebilen bir oyuncunun transfer edilmesi şarttı. Lig başladı, hala bu tip bir oyuncu alınmış değil. Hala Ayhanlarla, Sarplarla, Barışlarlarla oynuyoruz. Ne tesadüftür ki, orta sahanın göbeğine ofansif yönlü, "forvet arkası" diye tabir edebileceğimiz bir isim de gerekli olduğu halde henüz alınmış değil.

Sağ bekte Sabri'nin alternatifinin olmadığı çok açık. İşte, Sabri sakat olduğunda halimizi gördük. Sağ kanattan bir tane bile orta gelmedi. Forvette ise Kewell'ı oynatmak zorunda kalıyoruz. Son 20 dakikada Baros apar topar oyuna alınıyor, daha sakatlığını atlatıp atlatmadığı belli değil. Alternatif bir golcü için medyada bir oyuncunun bile ismi geçmiyor. Tüm sezonu Baros-Batdal ikilisiyle nasıl yürüteceğiz çok merak ediyorum gerçekten. Tüm bunların yanında yine savunmanın göbeğinde Neill'ın yanına kaliteli bir oyuncunun transfer edilmesi gerekiyordu sezon başında, böyle bir transfer de gerçekleşmedi ve Rijkaard mecburen daha önce kafasından tamamen sildiği Servet'e bel bağlamak zorunda kaldı. Onun da bu maçtaki performansı ortada. En önemli konulardan biri de kaleci. Allah'a emanet durumda şu an Galataasaray'ın kalesi. Aykut yine hatalı bir gol yedi. Bu adama artık güvenilmeyeceği çok açık, ya Ufuk'a verin kaleyi ya da adam gibi transfer yapın.

Galatasaray'ın bu sorunları yaşamasının en büyük ve bana göre tek sorumlusu yönetimdir. Adnan Polat daha önce 3 rakamını verip, şimdilerde ise bunu 1 veya 2 oyuncuya düşürüp bizleri hala uyutmaya devam etmekte. Haldun Üstünel'i küstürüp, transferde tüm yetkiyi sevgili adaşı Adnan Sezgin'e verdiğinden beri Galatasaray'ın transferdeki başarısızlığı ortada. Ben bu ikilinin artık kan bağı olduğuna kesin olarak teşhisi koydum. Bunun başka bir açıklaması olamaz çünkü. Hiç kimse bu şartlar altında Rijkaard'da suç bulmasın, yok bunu neden oyundan çıkarıyor da bunu sokuyor tarzı yorumlarla. Onun yerinde başka bir hoca olsa çoktan bavulunu toplayıp yönetime "benden bu kadar" diyip çekip gitmişti bile.

Galatasaray'ı çok kötü bir sezon bekliyor. Bunu ilk maçtan ön görmek hiçte zor değil açıkçası. Bu saatten sonra gereken yerlere transferler yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur zaten? Takıma adapte olup 11'e girmeleri ligin 10. haftasını bulur. Aslantepe'ye Barışları, Sarpları, Ali Turanları, Musa Çağıranları izlemek için gidecek Galatasaraylılara yazık. 2 senedir büyük umutlarla takımına her daim destek verip, her türlü başarısızlığın ardından takımının ve yönetimin arkasında duran Galatasaraylılara yazık.

Allah Adnan Polat yönetimini bildiği gibi yapsın. Gelmiş bir de 2012 UEFA kriterlerini bahane gösteriyor transfer başarısızlığı için. Neymiş, önce maddi açıdan kalkınma gerekmiş. Sen gel de bunları benim külahıma anlat Polat efendi. 2012'ye kadar bu taraftar şampiyonluk göremeyecek, Şampiyonlar Ligi müziğine hasret kalacak yani? Yazıklar olsun. Sana da, senin izinden yürüyen yandaşlarına da...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder