9 Ağustos 2010 Pazartesi

Mabedle İlk Buluşma..

Hepimiz tuttuğumuz takımı destekleriz. Evde cafede hele bide arkadaşlarla toplanıp izlemek bir başkadır.Hele birde önemli maçsa rakip takım taraftarı varsa bide hem onunla uğraşıp onu kızdırmak ayrı bi haz verir sana hemde takımın galip geldiyse o haz alma olayı ikiye katlanır.

Ama takımını kendi mabedinde izlemek gibisie yoktur.
 
Her Türk çoçuğu doğduğu günden beri futbola endeksli yetişir. Kimisi doğduğundan beri kimisi de biraz geç kavrar bu takım tutma sevdasını. Aslında benim Galatasaray'la tanışmam diğer yaşıtlarıma göre biraz geç oldu diyebilirim. 3. sınıfa giderken her pazartesi arkadaşlarım o haftaki maçı tartışır kendi çaplarında analizini yaparken bende sözde galatasaray'lı olarak onları konu olarak uzaktan dinlerdim.

Babam koyu kıvamında Fenerbahçelidir. Aslında genelde çevremde herkes fenerbahçelidir ve beni küçüklüğümden beri kendi saflarına çekmeye çalıştılar. O zamanların meşhur futbolcularının formaları, sarı lacivert pijamalar, oyuncaklar  hatta odamın rengine kadar ileri gitmişler o dönem :).  Ama adam olacak çocuk tuttuğu takımdan belli olur derler ya içimzdeki esas adam dedem bana boşver o takımı seni cimbom'lu yapalım gerisi teferruat dediğinden beri başladı bende sarı kırmızı sevda.



Nitekim zamanla bende yaşıtlarım gibi artık futbolla Galatasaray'la ilgilenmeye başlamıştım. Önce bakayım bu hafta golü kim atmış, bu sene kimi trasnfer etmişiz derken yenildiğimiz Fenerbahçe maçı sonrası ilk kavgamıda etme girişimde bulunmuştum :). İlla ki anımsarsınız 13 Mart 2002 AS Roma - Galatasaray  maçı vardır. Bizim için hem sonuç olarak memnun edici ama sonu itibari ile biraz sıkıntılı geçen bir maçtı. Akşam maçı daha doğrusu kavgayı izledik. Ertesi gün serviste okula giderken servisçi amcamız'ın teype re re re, ra ra ra şarkısını koyarak verdiği gazla beraber ben başta olmak üzere 3, 4 arkadaşım onlar kim, hele bi samiyene gelsinler kavgayı o zaman görecekler nidaylarıyla şarkıya eşlik ederken oradan fitili ateşleyen genç fenerbahçeli sanki amansızca sonun bekler gibi hahaha adamlar nasıl dövdü ama demesiyle üstüne atlamamız bir olmuştu :).

O günlerden sonra artık hiç bir Galatasaray maçını kaçırmaz olmuştum. Öyle ki her hafta maç gelsede radyo'nun başına geçmeyi iple çekerdim. Sonra bu boyut evrim geçirerek cafe ve mabede kadar gitti.

--

Hani herkesin stada ilk gittiğinde yaşadığı heycan patlaması vardır ya benim için unutulmaz bir olaydır o anılar sıralamsında en üstlerde yer buşlacak kendisine.

Evet tek olarak mabedle ilk kucaklaşmam 2006/2007 sezonuydu. Lise'ye gidiyordum. O dönem okuduğum bölüm itibari ile haftada 2 günde staj görüyordum ve haftalık para aldığım için 3 haftalık biriktirip kapalıdan bilet almayı kafaya koymuştum. Altta olmayacak illa Üst :). Kadıköy deplasmanından sonraki samiyende ki Bursaspor maçında gitmeye karar verdim. O yılda kadıköy'de güzel oynadığımız ama onca çirkinliklere mağruz kalıp 2-1 kaybettiğimiz maçtan sonraki maçtı.. Ortam gergin, isyanlar, havada uçuşan küfürler belkide iyi kötü yüzyılın intikam projesinin hayata geçtiği maçtı. Sabah saat 5.30'da kalkıp biletix'e gittim. Birde ne göreyim inanılmaz bir izdiham hemde sabahın 5'in de biraz tedirgin olduktan sonra olsun dedim bizede kalır bi bilet derken saat 10'da biletix görevlisi biletler bitti beyler demez mi bir yandan isyanlar polise kafa tutmalar devam ederken ben boş boş anlamsızca etrafa bakıyordum. Bilet alamama mı yanayım boşu boşuna giden 4, 5 saate mi. Ama bir şansım daha vardı maç günü biletix gişeleri.

Neyse sabah oldu kalktım parçalı formamı giydim saat 10 civarı Mecdiyeköye vardım. Mabedi gördüm taa o zamandan heycan yapmaya başladım. Ama illa bi olumsuzluk olacak ya biletix'e gittiğimde adam bana zaten sınırlı sayıda vardı onlarda az önce bitti demez mi. Stad'ın etrafında boş boş turladım saatlerce maça 2 saat civarı kaldığında ortam kalabaştı store önünde toplanıldı. Çalan şarkılara ritim tutulmaya başlandı. O anda bi adam boş boş baktığımı görmüş olacakki yanıma yaklaştı ve açık var yeni var kapalı var lazım mı dedi. Tabi ben herşeyden habersiz olmaz mı abi dedim. Taktı beni koluna gel benle dedi ve otoparkın etrafında dolaştırmaya başladı. Abi dedim nereye gidiyoruz çaktırma polis var olmayan bir yere dedi. Tanımadığın bir adam seni koluna takmış bilmediğin bir yere götürüyor insanlık hali:) baya bi tırsmadan sonra tam tamam abi vazgeçtim ben diyecekken durdurdu ıssız bir yerde nereye istiyorsun diye sordu. Dedim abi bana kapalı lazım. Normal fiyatı 185 olan kapalı için benden 250 istedi. Cebimde Allah'tan 260 vardı zaten eli mahkum aldık o hevesle adam bana bunun üstüne  para tatlı gelmiş olacak ki al gurban sana numaramı verem işin düştümü gene gel dedi ve böylece karaborsa ile tanışmış olduk :). (Bu arada o gün bu gündür karaborsadan bilet almadım almam :).

Sonunda kapılar açıldı mabedin o gişede paslı demirlerinin arasından içeri girebildik zar zor. Merdivenlerden çıkarken içim kıpır kıpırdı. Zaten o çimleri ve tribünleri ilk gördüğüm anda heycanımı mutluluğumu tarif edemem. Nitekim kapalı üstte santrada çizgisinin o bulunduğu yere pararel yerimi aldım. Bir yandan hopörlerden gelen Gerçekleri tarih yazar'ı karşılıklı söyleyip ritme ayak uydurup bir yandan da futbolcuların ısınmaya çıkmalarını bekliyorduk ve çıktılar aslında geçen haftadan buruktuk onlara ama armaya vefa başka bir şey ya o burukluğumuzu içimize gömüp tek tek çağırdık tribünlere başta Mondi olmak üzere.



Maçın başlamasına yakın noluyor demeye kalmadan bir anda pankartlar çıkı verdi kapalıda organize bi şekilde. Bir nevi son derbiden yaşanan olaylara tepkimizdi zaten tezahuratlarda genelde o yöndeydi. Yanımdaki insaları tamımama rağmen omuz omuza atıp o mabedi inleten üç'lümüzü de yerinde yaşamak bir başkaydı.



Bilmediğim yeni tezahuratları iyi dinleyip onlara ayak uydurmak önümüzdeki reis abilerin bizi ateşlemeye çalışıp bağırmayanlara kafa tutup zorla bağırtmaları texas ile atışmalarımız goller derken devre bitti. Karnımda acıkmıştı. Kapalıya gelipte o merdiven altındaki köfteciden köfte yemeden gitmek olmazdı. Tabi bunuda bi bedeli olacaktı yarım ekmek köfte ayran için 10 kağıt bayıldım sonra tekrar maça döndük. Mabed de o duyguyu yaşamak ayrıca ilk gittiğim maçıda 3-1 kazanıp eve dönek müthiş bir duyguydu. (Mağlup olupta eve o moralle gitmenin ve ertesi gün işe gitmenin ızdırabını çeken bilir.)

--

Maç bitti artık eve dönme zamanıydı ama ne yalan söyleyim doyamammıştım. Bir daha gelecem sana diyerek veda ettim Samiyene. Aslında asıl sorunun büyüklerinden olan eğer özel araban yoksa bide toplu taşıma aracında gitmek kimi zaman işkece oluyor. Hele bide kendi hikametine giden aracı bulmak. Neyse Florya ya giden otobüsü zar zor buldum zaten son otobüsmüş. Elimi cebime attım para vermek için aman Allahım para yok :). Dedim yandık adam para isteyecek para yok dilenci durumuna düşecen. Bide son otobüste olması cabası kaçırırsan yandın. O anda nabarım ne ederim derken otobüs yavaş yavaş kalkmaya başladı. Gişedeki abinin önünde 3 ,4 kişi birikmişken bu fırsatı iyi kullanıp aradan kaynadım ve böylece mabeddette maç izlemenin önüyle arkasıyla nası bi haz olduğunu öğrenmiş, anlamış, yaşamış oldum.

Hanginiz tuttuğunuz takımınız için bazı fedakarlıklarda bulunmaz ki.

Nedir Galatasaraylılık?

180 milyonluk bilete 250 bayılmakmı,
Elinde kombinesi olupta aman ne gidecem zaten Fener'e kaybettik hiç çekemem tripleri mi?

Ses tellerin koparcasına takımını desteleyip eve gittiğinde derdini anlatacak kadar bile sesinin çıkmaması mı, Elinde çekirdeği çit çit çitleyip gol olduğunda ayağa kalkıp aklışlamaya bile tenezzül etmemek mi?

Tabiki bunları yapanları yadırgamak asla değil amacım ama ben her zaman ilk tercihte olmayı seçtim ve seçmeye devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder