31 Ağustos 2010 Salı

Kaptan Gemisinde Kaldı



Bugün internet ortamında yoğun bir şekilde Arda Turan'ın yurt dışından bir takıma transfer olacağı konuşuldu, yazıldı, çizildi, edildi. Hatta iş Insua'nın sözleşmesine Arda'nın Liverpool'a transferiyle ilgili bir madde konulması gibi uçuk noktalara bile getirildi.

Galatasaray, Arda için gelen tek resmi teklifi bizzat yalanladı. Resmi siteden yapılan açıklamaya göre Atletico Madrid 11 milyon Euro önermiş, fakat Arda'nın şu durumda takımdan ayrılması mümkün değilmiş takım planlamasında önemli bir yere sahip olduğundan. Doğrusu da budur bana göre. 11 milyon Euro kabul edilse Galatasaray'ın bir transferden elde ettiği en yüksek gelir olacaktı belki de ama Galatasaray kaptanını kaybedecekti. Ortaya daha fazla iddianın atılmaması ve üretilen komplo teorilerinin kesilmesi açısından dayerinde bir açıklama yaptı Galatasaray.

Şimdi sıra Arda'da. Yeni transferlerle beraber gerçek performansını göstermek zorunda.

Bunun Adı İntikam! 76-65



Bugün büyük gün dedik, Yunanlılara karşı 2009 Avrupa Şampyionası'nın rövanşı alınacak dedik. 12 Dev Adam, bu 12 savaşçı yüzümü kara çıkartmadı ve müthiş bir basketbolla Yunanistan'ı 76-65'lik skorla yendi.

Müthiş savunmamızı ve disiplinden hiç kopmamamızı mı yazsam, Ersan'ın attıkça atmasını mı yorumlasam, Kerem Tunçeri'nin nasıl guard olunur dersi verdiğine mi değinsem, yoksa takım oyununu nasıl kusursuz sahaya yansıttığımızı mı değerlendirsem bilemedim. Aman boşverin, teknik ve taktik konuşmaya hiç ama hiç gerek yok böyle bir zaferden sonra. Maçtan önce de söylediğim gibi, bu maç teknik ve taktiğin çok ötesinde psikolojik bir savaş şeklinde geçti. Yunan yanlısı hakemin tüm yıpratma çabalarına rağmen, alnımızın akıyla, bilek hakkıyla galip çıktık bu savaştan. Helal olsun 12 Dev Adam, bize bu sevinci yaşattığınız ve intikamı aldığınız için.

Bu gece galibiyeti doyasıya kutlayalım, hakkımız çünkü. Az buz bir iş değil Yunanistan gibi bir basketbol ekolünü 11 sayı farkla yenmek. Yalnız yarın sabah uyandığımızda bu maç sanki hiç oynanmamış gibi Porto Riko maçına konsantra olalım ve kazasız belasız atlatalım o maçı da.

Yobo Fenerbahçe'de




Daha önce bu entry'de Skysport'un böyle bir iddia ortaya attığını ve Fenerbahçe'nin bu transferi bitirmesinin an meselesi olduğunu söylemiştim. Everton cephesinden resmi açıklama geldi;

http://www.evertonfc.com/news/archive/2010/08/31/yobosettomove

Sezon sonuna kadar kiralık olaraka Fenerbahçe'de forma giyecek Yobo. Satın alma opsiyonu da var; 5 milyon Euro.

Gerçekten iyi transfer yaptılar. İlk bu dedikodu çıktığında söyledğim gibi, kademe çabukluğu olan, atletik bir stoper. Lugano gibi tek hamlelik bir stoperle de iyi bir uyum yakalayacağını düşünüyorum. Fenerbahçe böylece en sıkıntılı gibi gözüken mevkiye de gereken transferi yaptı. Orta sahada Cristian yerine de bir oyuncu almaları gerekiyordu bence ama Aykut Kocaman onu kendi getirdiğinden arkasında duruyor ve kullanıyor haliyle. Transfer kapanmıştır artık Fenerbahçe için.

Robinho Milan'da



Milan transferdeki hareketliliğini güzel bir kapanışla bitirerek, Manchester City'nin forvet oyuncusu Robinho'yu 15 milyon Euro gibi oldukça makul bir fiyata transfer etti. Huntelaar'ın takımdan ayrılmasının ardından bu hamle bekleniyordu zaten. 26 yaşındaki Brezilyalı'ya en uygun lig de Serie A bence.

Robinho transferiyle birlikte oluşan Milan'ın hücum hattına dikkat; Ibrahimovic-Pato-Robinho, arkalarında Ronaldinho-Boateng, onların da arkasında Pirlo. Yani o huzurevi gibi olan, yavaşlığıyla ekran başında bile bizleri kanser eden takım gitmiş, Allegri önderliğinde dinamik ve sürekli hücumu düşünen bir takım gelmiş sanki.

Transferdeki bu başarısının meyvelerini toplayacaktır Milan sezon içinde. Inter hegemonyasına da son vermenin de tam zamanı. Benitez ile sancılı bir kabuk değişimi yaşayan böyle bir Inter önümüzdeki sezonlarda bulunmaz çünkü.

Yobo <-> Fenerbahçe?



Galatasaray, Beşiktaş derken Fenerbahçe'de transferin son gününde stoper transferi için taarruza kalkmış durumda. St Ettienne'li Bayal'ın geleceği konuşurken şimdi rota Fransa'dan İngiltere'ye çevrilmiş durumda. İngiliz basını tarafından, Everton'ın 28 yaşındaki Nijeryalı savunma oyuncu Joseph Yobo'nun Fenerbahçe ile anlaştığı iddia edildi.

Yobo tipik Afrikalı özelliklerini taşıyan bir stoper. Atletik, kademelerde çabuk ve hava hakimiyeti olan bir futbolcu. Transferinin gerçekleşmesi halinde çok şey katacaktır Fenerbahçe'ye. Lugano'nun tek hamlelik ve ağır bir savunmacı olduğunu düşündüğümüzde, Yobo ile iyi bir ikili oluşturabilirler. Burada Bilica-Lugano ikilisinde olduğu gibi tek handikap savunmadan topu oyuna sokma konusunda olabilir.

Şimdilik Yobo sadece bir iddiadan ibaret ama transferin son gününde bu tarz bir oyuncu için kolpa bir haberin ortaya atılma ihtimalini de pek kuvvetli görmüyorum açıkçası. Hem de Ada basını tarafından. Ayrıca atlanmaması gereken bir başka önemli nokta; Distin, Heitinga, Jagielka gibi stoperler de bulunuyor Everton'da. Yobo'nun yerini doldurmakta sıkıntı yaşamayacaklar yani, bu da transfer ihtimalini arttırıyor. Fenerbahçe'nin de bu transferi gerçekleştirmesi an meselesidir bana göre.

Robbie Keane <-> Beşiktaş?



Transferin son gününü hareketli geçiren tek takım Galatasaray değil elbette. Beşiktaş'ın da uzun süredir arayış içerisinde olduğu forvet mevkiine bir transferi sonlandırması söz konusu. Skysport'un haberine göre Beşiktaş, Tottenham'ın 30 yaşındaki İrlandalı golcüsü Robbie Keane için 10 milyon Euro'ya kadar çıkmış durumda.

Keane golcülüğü tartışılmayacak bir oyuncu. Schuster'in daha önce tabir ettiği forvet tipine de bire bir uyan bir isim. Bizim ligimiz için de oldukça ideal bir forvet. Beşiktaş iyi bir iş yapmış olur Keane'i alırsa. Fakat bahsi geçen 10 milyon Euro büyük para. Eğer böyle bir miktara transfer gerçekleşirse Beşiktaş'ta değirmenin suyunun nerden geldiğini de araştırmak gerek. Fazlasıyla borcu olan bir kulüp zaten, satın alma opsiyonlu olarak kiralam yoluna gitmeleri daha isabetli olur. Şunu da hatırlatalım, Tottenham'ın bir forvet daha alması gündemde ve şu anki kadroda Keane takımın 4. forveti konumunda. Redknapp istediği forveti alırsa Keane'e yol verecek yani. Beşiktaş bu transferi her an gerçekleştirebilir.

Baptista'dan Mesaj Var



Roma'nın Brezilyalı oyuncusu Julio Baptista'dan Galatasaray'a mesaj geldi. 28 yaşındaki futbolcu resmen "gelin beni alın" çağrısında bulundu Galatasaray yöneticilerine. Daha önce hem Galatasaray'ı, hem de Olympiakos'u reddetmişti. Sanırım Roma'nın Borriello'yu almak için Baptista'yı takasta Milan'a önermesi oyuncunun gururuna dokunmuş olacak ki, böyle bir hamlede bulundu.

Baptista için "şu mevkide oynuyor" demek zor. Orta sahanın her yerinde ve forvette oynayabiliyor. Birçok değişim geçirdi kariyerinde. Ön liberoydu, çift yönlü oynadı, forvet arkası oldu, ordan direk forvete terfi etti... Özellikle "Tank" lakabından da anlaşılacağı gibi güçlü fiziğiyle tanınan bir oyuncu. Galatasaray'ın orta sahasına ilaç olmakla beraber, Misimovic'i de rahatlatır alınması halinde. Fakat Elano takımda kalmış gibi duruyor şu an. Kulüpten ayrılması söz konusu değilmiş gibi sanki, bu nedenle transferde hareketli saatler geçiren Galatasaray'ın nasıl bir polita izleyeceği muamma.

Morientes The End



İspanyol futbolunun yetiştirdiği en önemli forvetlerden Fernando Morientes, Marsilya ile olan sözleşmesinin sona ermesinin ardından 34 yaşında futbolu bıraktığını açıkladı. Her futbolu bırakanın söylediği klasiz söz olan, "artık aileme zaman ayırmaya karar verdim"i söyledi o da. Ailesine zaman ayırmanın yanında, TV'de futbol forumculuğu da yapacakmış.

Morientes çıkışını Zaragoza'da yapmıştı. Fiziği ve son vuruşlardaki becerisiyle geleceğe damga vuracak oyuncular arasında gösteriliyordu. Nitekim Real Madrid kaptı onu 6.6 milyon Euroluk bir bonservis bedeliyle. Madrid'te milli takımda da uzun süre beraber oynadığı partneri Raul ile muazzam bir uyum yakaladı ve Real'in hem lig, hem de Şampiyonlar Ligi şampiyonluklarında önemli rol oynadı. "Bitirim ikili" deniyordu hatta onlara. Geçen onca güzel senenin ardından Real Madrid vefasızlık örneklerine bir yenisini ekleyerek Galacticos yapılanmasıyla Morientes'i kulübeye mahkum etti, o da çözümü ayrılmakta buldu.

1 seneliğine kiralandığı Monaco'nun Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna yürüyüşünden büyük rolü üstlendi, belki kupa gelmedi ama Morientes yine takdir edildi. Aslında Morientes futbolu Monaco'dan ayrıldığında bıraktı zaten. Kiralık sözleşmesi bitince önce cidd bir bonservis bedeliyle geldiği Liverpool'da, ardından Valencia ve son olarak Marsilya'da bir türlü kendisini bulamadı. Sakatlıklarla boğuştu, kişisel sorunları oldu. Katar yolu gözükmüşken o daha fazla uzatmamayı seçerek en doğrusunu yaptı bence. Kariyerinde çıktığı toplam 573 maçta 204 gol atma başarısı gösterdi, milli forma altında ise 47 maçta 27 golü var. Raul'da şu an Morientes'in yolunda. Onun gibi bir değer de kaybolup gitmez umarım.

Ruud Milli Takıma Döndü



En son 2 sene önce 2008 Avrupa Şampiyonası'nda Hollanda milli forması altınada mücadele etmişti Ruud van Nistelrooy. 2 senelik aranın ardından 34'lük golcü, teknik direktör Bert van Marwijk'in davetiyle, sakatlanan Van Persie yerine 2012 Avrupa Şampyionası eleme grubu maçları için yeniden milli takımda.

Van Persie'nin sakatlık sorunları yaşadığı ve Huntelaar dışında bir alternatifi olmadığı açıktı zaten. Nistelrooy 2012'de milli takımdaki yerini almayacak belki ama ülkesinin bu turnuvaya katılması için ter dökecek. Hamburg'da da sezona oldukça formda başladı zaten. San Marino ve Finlandiya maçlarında Huntelaar yerine ilk 11'de olması bekleniyor.

Camoranesi Stuttgart'ta



Bundesliga'daki transfer hareketliliği devam ediyor. Mauro Camoranesi Stuttgart'ta. Juventus'un yeni sezonda takımdaki yaşlıları temizleme politikasının kurbanlarından biri oldu Camoranesi. Juventus'tan ayrılacağı açıklanmış, fakat uzun süre herhangi bir takımla anlaşmamıştı. Bu sabah Stuttgart 33 yaşındaki Arjantinli futbolcuyu transfer ettiklerini resmen duyurdu.

Ligde ilk 2 maçını da puansız kapattı Stuttgart. Bu transfer şimdilik sadece taraftarın gözünü boyamaya yeter. Camoranesi kalitesiyle katkı sağlayacaktır, buna şüphe yok. Fakat Stuttgart'ın şampiyon olduğu seneden sonra ciddi sorunlar yaşadığı ortada. Hiçbir teknik direktör tutmadı, yapılan transferler bekleneni veremedi, önemli oyuncularını kaybettiler, yönetimsel çok hata yapıldı vs. Kesin olan bir şey var ki, eski Stuttgart'ı göreceksek eğer, daha çok bekleyeceğiz. Ayrıca Camoranesi'ye de daha ciddi bir talip yokmuş belli ki Katar yerine burayı seçmiş.

Huntelaar Schalke'de



Schalke
, uzun süredir transferi için uğraş verdiği Hollandalı golcü Klaas-Jan Huntelaar'da mutlu sona ulaştı. Gelsenkirchen ekibi önce Huntelaar, ardından Milan ile 27 yaşındaki oyuncu için 14 milyon Euroluk bonservis bedelinde anlaşarak bu transfer noktalandırdı.

Milan'ın son olarak Ibrahimovic'i kadrosuna katmasıyla Huntelaar'a yol gözükmüştü. Schalke'de Robinho transferinde başarısız olunca başka golcü arayışına girmişti. Dolayısıyla her iki taraf, artı oyuncu açısından da hayırlı bir transfer oldu. Ajax'tan ayrılıp Madrid'e gittiğinden beri ciddi bir düşüş yaşıyor Huntelaar. Real'in ardından Milan'da da bekleneni veremedi. Schalke onun için çok önemli bir fırsat, çünkü daha önce oynadığı 2 dünya devine oranla daha mütevazı bir takım ve gözler fazla üzerinde olmayacak, oyununu daha rahat oynayabilecek.

Raul'la birlikte oynayacak olması onun için ciddi bir avantaj. Birbirlerini iyi tamamlayacaklarını düşünüyorum. Huntelaar'ın hava hakimyeti ve son vuruşlardaki başarısı, Raul'un tecrübesi bu sezon gol yollarında Schalke'yi fazlasıyla rahatlatacaktır. Üstelik sezona kötü başlayan Alman ekibine bu ikilinin uyumu ilaç gibi gelecektir.

----------------------

Schalke'nin transferdeki yeni rotası ise Real Madrid'in Hollandalı ofansif orta saha oyuncusu Rafael Van der Vaart. Özellikle teknik direktör Felix Magath'ın Vaart'ı ısrarla istediği biliniyor. Schalke teklifi 13.5 milyon Euro'ya kadar çekmiş durumda, iki tarafın kısa süre içinde anlaşması ve Huntelaar'ın hem milli takımdan, hem de Real Madrid'den arkadaşı Vaart'a yeniden kavuşması bekleniyor.

İntikam Zamanı



Tarih: 31 Ağustos Cuma

Yer: Ankara Spor Salonu

Rakip: Yunanistan

Görev: 2009 Avrupa Şampiyonası'nın rövanşını almak

Uzun lafın kısası, 12 Dev Adam Dünya Şampiyonası'ndaki 3. sınavında, bu akşam ezeli rakibi Yunanistan karşısında. En son geçtiğimiz sene Avrupa Şampiyonası'nda çok iyi mücadele ettiğimiz maçta, hakemler ve son tercihlerideki hatalarımız nedeniyle kaybetmiştik Yunanlılara. Ama yıllardır beklediğimiz, ev sahipliği yaptığımız bir şampiyonada, o kadar seyirci önünde Yunanlıların bu kez hakemleri de arkalarına alarak amaçlarına ulaşmaları pek kolay olmayacak.

Maç hakkında analiz yapmıyorum çünkü teknik ve taktiğin çok ötesinde, tamamen psikolojik bir savaş şeklinde geçecek maç. Ege derbisine yakışır bir mücadele ve sertlik dozu yüksek bir maç olacaktır. Seyirci desteğini arkamıza alarak Yunanlılara güzel bir mağlubiyet tattıracağımızı ve grup birinciliği yolunda dev bir adım atacağımızı umuyorum.

Analiz okumak isteyenler için yorumcu Kaan Kural ve koç Cem Akdağ'ın değerlendirmelerini kaynak olarak verebilirim;

Kaan Kural'ın analizi için tıklayın

Cem Akdağ'ın analizi için tıklayın

Emiliano Insúa Galatasaray'da




Galatasaray,
Misimovic'in hemen ardından 2. bombasını da patlattı ve Liverpool'un 21 yaşındaki sol beki Emiliano Insúa'yı sözleşme imzalamak üzere İstanbul'a getirdi. Arjantinli futbolcu satın alma opisyonlu olmak üzere 1 seneliğine Galatasaray'a kiralandı. Satın alma opsiyonunun 4 milyon Euro olduğu söyleniyor.

Hakan Balta'nın son 2 sezondur Galatasaray'ın takım halinde yaşadığı düşüşe ayak uydurması ve son Karpaty maçında yaptığı hatayla takımının Avrupa Ligi'nden elenmesine sebep olması nedeniyle Insua'nın iyi bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde Galatasaray bir başka formsuz oyuncu Servet yerine, stoperde Hakan Balta'yı Neill'ın yanında kullanarak savunmadan top çıkarma konusunda sınıf atlayabilecek.

Genç oyuncu başarılı olur umarım Galatasaray'da. Liverpool'da Benitez'den sonra Hodgson'ın da gözüne giremedi ama Boca Juniors çıkışlı bir futbolcunun yetenekli olduğu aşikardır zaten. Özellikle Güney Amerikalı gençler büyük kulüplerde pek yapamıyor.

Hoşgeldin, bienvenido Insúa.

--------

Transferin son gününde Galatasaray'ın en az 1 oyuncuyu daha kadrosuna katması bekleniyor. Adaylar ise; kaleci Carlos Kameni, Julio Baptista, Anthony Annan. Bu 3 oyuncudan biri veya ikisi Galatasaraylı olacak büyük ihtimalle. Yabancı kontenjanını göz önünde bulundurduğumuzda, kale tercihini yabancıdan değil de bir orta saha veya forvetten yana kullanması daha mantıklı olacaktır Galatasaray'ın.

Eh be Barbosa



Sen "Rüya Takımı" yenme şansı yakala, fakat belki de kariyerinin fırsatını tep... Gerçekten olacak şey değil.

Dünya Şampiyonası B Grubu maçında, ABD ecel terleri dökerek Brezilya'yı 70-68 yendi. Brezilya yaptığı müthiş savunma ve bu savunma direncinin de hücumda yaptığı pozitif etkiyle beraber Amerika'ya oldukça zor anlar yaşattı. 13 saniye kala, dünyanın en iyi "crunch time" oynayanlarından Chauncey Billups, kullandığı üçlükte isabet bulamadı.

Brezilya hücumunda topu eline alan Huertas, içeriye drive ederek Derrick Rose'a faulü yaptırdı. Faul çizgisine 2'de 2'yle gelmişti. Fakat eli titredi ve ilk atışı kaçırdı. 2. atışta ise klasik bir NBA taktiği olan "bilerek kaçırma ve arkasından ribaund"u uygulamak istedi ve Brezilya bunu başardı da. Çemberden seken topun ribaundunu alan Barbosa'nın uygun pozisyonda yaptığı atış çemberin içinden çıkınca Brezilya ve tüm salon(Brezilya'yı desteklediğinden) yıkıldı.

Aynı Barbosa, maç içinde kullandığı tam 13 üçlükten sadece 3'ünde isabet bularak yine Brezilya'yı galibiyetten eden isim oldu. Bu kadar iyi bir şutör, takımının lideri, bir maçta takımını nasıl tek başına yakabilir, bugün bunu gördük işte. Basketbol ilginç oyun...

Misimovic (Sonunda) Galatasaray'da



Galatasaray
uzun bir süredir peşinden koştuğu Wolfsburg'un 28 yaşındaki orta saha oyuncusu Zvjezdan Misimovic'le anlaşma sağladı. Misimovic'in vatandaşı Ibricic'e ısınılamayınca, transfer döneminin bitimine 1 gün kala yaptığı atakla mutlu sona ulaştı.

Geç oldu ama güç olmadı. Transferde tüm yetkiyi elinde bulunduran Adnan Sezgin, transferdeki gecikmeyi bir nevi de olsa Misimovic hamlesiyle gölgelemeyi başardı. Veya bir başka deyişle, durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Takımda kalıyor, Schalke'ye gidiyor, kadro dışı falan derken döndü dolaştı ve İstanbul'da buldu kendisini Misimovic.

Galatasaray'ın Hagi'den sonra bir türlü istikrar sağlayamadığı, hep boş kalan bölgesi "10 numaraya" mevkisi gibi 10 numara transfer oldu gerçekten. Futbolunun en olgun döneminde gelmesi, Müslüman olması ve Galatasaray'ı başından beri çok istemesi önemli avantajlar. Felipe, Lincoln hatta Arda bile tutmadı o mevkide. Kısmet Misimovic'edir umarım.

Misimovic hakkında bir derleme.

---------------

Ayrıca Liverpool'un Arjantinli sol beki Emiliano Insua'nın da Galatasaray'a transferi söz konusu. Bize göre bu transfer bitti, açıklanması an meselesi...

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Bouma PSV'de



Salcido'nun Fulham'a transferinin ardından sol bek arayışına giren PSV, çözümü Wilfred Bouma'yı yuvaya döndürmekle buldu. 32 yaşındaki sol bek, Aston Villa ile sona eren sözleşmesinin ardından bedelsiz olarak döndü eski takımına.

Bir dönem dünyanın hatrı sayılır sol beklerindendi. Hücum özelliğiyle ön plana çıkmıştı. Sürekli bindirme yapar ve sol çaprazdan o müthiş ayağıla süpriz goller atardı. PSV'den Aston Villa'ya transferi kariyerinde kötü bir adım oldu. İlk sezonu fena geçemdi fakat sonraki 4 sezon içerisinde ciddi sakatlıklar yaşadı. Bunun yanında zaman zaman stoper oynamak zorunda kaldı. Kesik yediği dönemler oldu falan derken futbolu geriye gitti ve 32 yaşında pek iyi anılar bırakmadığı Aston Villa'dan yaz başında ayrılarak serbest kaldı.

Hollanda'nın büyükleri bu tür tecrübeli isimleri almayı sever, özellikle de savunma hattına(bkz Ooijer). Bakalım Bouma'nın yuvaya dönüşü PSV'de nasıl bir etki yaratacak. Van Bronchorst'tan boşalan Hollanda Milli Takımı'nın sol bek mevkisine geçebilir tekrardan iyi bir performans sergilemesi halinde.

Şişmanaldo Sahalarda


Bundan 20 gün önce sezona tamamiyle hazır olacam gibi bir beyanet vermişti. Akşam Corinthians’ın Sao Paulo’u 2-1 yendiği maçta 60 dakika dayanabilmiş.

Baboş olmuyorsa bırak hem bir zamanlar ve hala seni sevenlere hem kendine yazık..

30 Ağustos Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!

STSL 2. Hafta | Eskişehirspor 1-3 Galatasaray


Eskişehirspor'u Süper lige merhaba dediğinden beri yenemiyorduk. Heleki evlerinde bize garezli seyircisi ile başka oynuyorlardı. Ama akşam hem kötü gidişe pansuman hemde Es Es'e siftah yaptık. Oyun olarak son maçlardan daha iyi oynadık.

Alışılmış her maç kahrettiren bir orta saha, sağda kanser edici virüs gibi Ali Turan, Zaman zaman Hasan Şaşı özlettiren Arda Turan bunların hiç biri manzeret olmadı. 70 dakika herkesin takımı durduruyor diye sövdüğü Kaptan 5 dk kıpırdadı işi bitirdi. Tabi bunların üstüne birazda şansımız eklenince(nası olsuysa) 3 puan kaçınılmaz oldu. Akşam dikkatimi çeken önemli bir noktada neredeyse her maç kalemizde gol görüyor hatta saysız pozsiyon veriyorduk. Ama skor üstünlüğümzü ele geçirince Rijkaard geri 4'lüyü tamamen stoper vasıflı adamlardan kurdu son 10 dakika. Solda Neill ortada Zan ve Servet sağda Ali o dakikalarda sadece bir pozisyon vermemiz Rijkaard'ın planın tuttuğu gerçeğini ortaya çıkarıyorki sanrıım bu kombinasyonu önümüzdeki maçlarda sık göreceğiz.

Geç güç olsada nihayet geldi üç puan şimdi milli takım arasıda var umarım bu ara iyi değerlendirilir ve bi çıkış başlar.

Rusya Tamam, Yola Devam



Millilerimiz Dünya Şampiyonası'ndaki 2. maçında Rusya'yı 65-56 yenerek Yunanistan maçı öncesinde 2'de 2 yaptı.

Galibiyetin mimarı yine takım halinde yaptığımız caydırıcı savunma oldu. Tanjevic dersine gerçekten çok iyi çalışmış. Rusya'nın oyun kurucu Pokrashov'a ve Monia'nın dış atışlarına bağlı bir takım olduğunu bildiğinden, maç boyunca alan savunmasından şaşmadı Tanjevic önderliğindeki milli takım. Pokrashov'un şutunun olmaması, top onun elinde çıktığında kalan Rus oyuncuların üretkenliğe sahip olmaması ve Monia'nın çok ender sahne alması maç içinde ibrenin sürekli bize dönmesini sağladı.

3. çeyrekte Ömer Aşık'ın hem hücumda hem savunmada takımı sırtlamasının ardından, maçı kazanmamızı sağlayan en önemli olay bana göre "bay 4. çeyrek" Hido'nun sazı eline alması oldu. Son periyota kadar sadece 2 sayısı olan Hido, seyircinin desteğini de arkasına alarak şutunda istiktar sağladı ve tecrübesini konuşturarak 12 sayı attı.

Hidayet'in devrede olması bizim için gerçekten çok önemli. Yunanistan'a karşı da çok ihtiyacımız olacak ona. Umarım bu son çeyrek performansıyla moral bulmuştur.

Şimdi sıra Ege derbisinde, geçen seneki Avrupa Şampiyonası'ndan kalan rövanşı almada.

29 Ağustos 2010 Pazar

Riva'da Mutlu Son


Stad gibi yıllardır yılan hikayesine dönen diğer oluşum sonunda tamamlandı.

Yaklaşık 5 senedir ruhsatı alınması adına nice çabalar sarfedildi. Ve nitekim Ocak 2010'da ruhsat alınmıştı. 150 ile 400 metrekare arasında değişen ve dört farklı tipte villadan oluşan proje için ön talep toplamaya başladı. 244 bin metrekarelik satış alanına sahip 844 konut için şimdiye kadar 200 adet ön talep toplandı. Riva projesi için inşaata başlama tarihi olarak Ocak 2011 belirlenirken, toplamda dört etap olarak planlanan projenin ilk etabının teslim zamanı ise 2012’nin başı olarak açıklandı.

Riva’daki 1 milyon metrekareyi aşan arazi için ruhsatı dört yıl sonunda alabilen kulüp, eylül ayı içinde ihaleye çıkaracağı 844 villalık projeden yaklaşık 750 milyon dolar ciro bekliyor ki buda bizi Dünya klüpleri arasına sokar gerçi sportif başarı olmadan ne fayda ama.

Robben Sezonu Kapatabilir


Bayern Münih'de forma giyen Hollandalı yıldızın sevenlerine kötü haber geldi.

Bayern Münih Sportif Direktörü Christian Nerlinger Robben'in sol dizindeki sakatlığın hiçbir düzelme göstermediğini belirterek, "Korkarım ki Arjen'in yeniden eski formuna kavuşması biraz zaman alacak" diye konuştu. Nerlinger, Robben'in bu sezon forma giyememe ihtimalinin olduğunu da sözlerine ekledi.

Aslında Robben Dünya kupası öncesinde sakatlanmış ama takımı için her şeyi göze alarak sakat sakat olsada oynamış maximum fayda sağlamıştı. Bunun üzerine Bayern cephesi Hollandayı suçlamış tazminat vb. ne varsa gerekli işlemkerin yapılacağını duyurmuştu.

Sakatlığı nükseden Hollandalı yıldızın en fazla 2 ay kadar sahalardan uzak kalacağı düşünülüyordu. Sanırım bu koca sezona da maal olabilir.

David Trezeguet Hercules'te


La Liga'ya bu sene yükselen Hercules yaptığı trasnferlerle adından baya söz ettiriyor.

Geçenlerde Paraguaylı Nelson Valdez'i alarak taraftarını mutlu eden Hercules şimdi de David Trezeguet'i alarak herkesi şaşırttı. Geçen sezon Juventus'ta pek forma şansı bulamayan David 19 maçta 8 gol atabilmişti. Şimdi Valdez ile birlikte Hercules'in hücum hattını oluşturacak.

Raul Meireles Liverpool’da


Liverpool Porto'nun orta saha oyuncusu  27 yaşındaki Raul Meireles transfer etti. Gidecekmi kalacakmı diye fallar bakılan Mascherano sonunda resti çekip gitmek istiyorum diyince Liverpool yönetiminin eli kolu bağlanmış yapacak bir şeyi kalmamıştı. Yerini dolduracak altarnatifi Portoda buldular.

Resmi siteden yapılan açıklamaya göre Porto’ya ödenen bonservis bedeli 15 milyon euro. Poulsen'in ardından o mevkiye ikinci trasnferini gerçekleştiren Liverpool öyle görünüyorki Mascherano'nun yokluğunu aramayacak.

Porto ise Sporting’den Moutinho’yu sezon başı alınca bu trasnfere kolay onay vermek kaçınılmaz olmaz. Yoksa büyük maliyetlere oyuncu satma konusunda master yapan Porto'nun Meiralesi daha yüksek bir bonservis bedeline elden çıkarabilirdi.

Ibra Tekrar İtalya’da!



Uzun zamandır konuşuluyordu bu transfer ve kısa denilebilecek bir İspanya macerasından sonra onu Zlatan yapan topraklarda, bu kez bambaşka bir takımda, siyah-kırmızı çubuklu forma altında izleyeceğiz artık onu. Bu sene kiralık satın alma opsiyonlu geldi Milana. Satın alma opsiyonu 36 milyon euro, kendisine verilecek yıllık miktar ise 7.500 milyon euro.

Barça'da bir türlü isteneni verememiş, yeteri kadar mücadele etmiyor diye eleştirilere mağruz kalmıştı. Aslında ilk sene için 29 maçta 16 gol hiçte fena değil ama Eto ve 65 mn bonservis bedeline paha biçildiğinden beklentiler fazlaydı.

İtalya'da bir başka İbra. Juventus'ta döktürdüğünü, İnter'i neredeyse tek başına şampiyon yaptığını anımsamak lazım. Kim bilir belki sıra Milanda'dır.

Dünya Basketbol Şampiyonası 1. Gün

Dünya Şampiyonası'nda ilk gün maçları tamamlandı. Henüz süpriz bir sonuca şahit olmadık, fakat favorilerin zorlandığı bazı maçlar izledik. İlk güne özel olarak, tüm maçları değerlendiriyorum;

Türkiye 86-47 Fildişi Sahilleri

Rakip gerçekten çok zayıftı. Atlet ama kafasına göre takılan oyunculardan kurulu bir takım Fildişi. Bu farklı başlangıç iyi moral oldu tabi ama skora takılmamak lazım, asıl sınav yarın Rusya'ya karşı bizim açımızdan. Yalnız ciddi 2 problem var şuan; serbest atışlardaki düşük yüzdemiz ve Hidayet'in formsuzluğu. 6/0 sağ içi isabetiyle oynadı Hido. Umarım gün geçtikte toparlar kendini, özellikle kritik maçların sonlarında çok ama çok ihtiyacımız olacak ona.

Yunanistan 89-81 Çin

Zhizhi Wang henüz ölmediğini gösterdi efsane üçlükleriyle :) Jianlian müthişti, pota altı oyununu çok geliştirmiş. Çin beklentilerin çok üstünde oynadı açıkçası, son periyotta öne geçtikleri bile oldu hatta ama tecrübesizliklerinin kurbanı oldular. Serbest atışlardaki düşük yüzdeleri ve çok sayıda hücum ribaundu vermeleri de maçı kaybetmelerinde önemli bir rol oynadı. Yunanistan Shaq çakmasının ve Fotsis'in eksikliğini fazlasıyla hissetti. Bourusis dışında pota altı katkısı gelmedi, sürekli dış atışlarla skor ürettiler veya üretmeye çalıştılar. Zizis'in sazı eline alması, Bourusis'in skorer oyunu ve Spanoulis'in klasik maçın sonlarında 0 baskı hissederek attığı basketler kurtardı Yunanlıları.

Rusya 75-66 Porto Riko

Grubun bir diğer maçında yarın karşılaşacağımız Rusya, Porto Riko'yu 75-66 yendi. Gayet zor bir maç oldu Rusya açısından. Son çeyrekteki savunma sertlikleriyle oyunu koparabildiler. Porto Riko uzun süre dengede götürdü ama maç boyunca sadece Barea'nın eline baktılar. O da bir yere kadar taşıyabildi takımını, 25 sayı atarak yıldızlaştı belki ama sürekli kendi skor üretince takım arkadaşları oyundan soğudu. Rusya'da galibiyetin mimarı dışardan oldukça yüzdeli atan Monya oldu. 16 sayı attı yanlış hatırlamıyorsam. Yarınki maçta dikakt etmemiz gereken isimlerin başında geliyor. Her ne kadar oyun stilini beğenmesem de, Ponkrashov yaptığı 10 asistle yine Rusya'nın galibiyetinde önemli bir rol oynadı. İyi yönetti takımını.

-----

ABD 106-78 Hırvatistan

İnanılmaz atlet bir takım gerçekten ABD. 2. çeyreğin ortalarına gelirken Hırvatistan oyunda dengeyi sağlar gibi oldu, Amerika molanın ardından kaşla göz arasında farkı açtı ve zaten kalan dakikalarda fark yiyen Hırvatistan o baskı savunmasına dayanamadı. Her ne kadar pota altında handikapları olursa olsun, atletizm üstünlükleriyle ve rakibe illaki hata yaptıran o baskı savunmalarıyla turnuvanın favorisiler.

Slovenya 80-56 Tunus

Slovenya, B Grubu'nun ilk maçında Tunus'u 24 sayı farkla mağlup etti. Fenerbahçe Ülker'li Vidmar attığı 15 sayının yanında, savunmadaki caydırıcılığıyla da maça damga vuran isim oldu.

Brezilya 81-65 İran

Brezilya beklendiği üzere İran'ı fazla zorlanmadan geçti. Fakat ben bu takımın bazı otoriteler tarafından madalya adayı olarak göstrilmesine anlam veremiyorum. Belli bölümlerde hücumda ciddi anlamda tıkanıyorlar.

------

Avustralya 76-75 Ürdün

Ürdün çok önemli bir süprize imza atıyordu ki, Avustralya'nın yıldızı David Andersen attığı son saniye basketiyle takımını uçurumun kenarından kurtardı. Ürdün gibi zayıf bir takımı Avustralya'nın bu denli zor geçebilmesi hepimizi şaşırttı gerçekten.

Sırbistan 94-44 Angola

Sırbistan, Angola'yı 50 sayı farkla mağlup ederek rakibini resmen ezdi. Krstic ve Teodosic'in yokluğuna rağmen, rakip ne kadar zayıf olursa olsun 50 sayı önemli bir fark gerçekten.

Arjantin 78-74

Günün en güzel maçlarından birinde, madalya adaylarından Arjantin, Almanay'yı zor da olsa geçmeyi başardı. Delfino&Scola ikilisi toplamda 45 sayıyla maçı damga vurdu.

---

Lübnan 81-71 Kanada

Şaşırtıcı bie sonuç değil açıkçası. Grup 4.lüğü için mücadele etmesini beklediğim 2 takımın maçından Ürdün galip çıktı. Kanada hazırlık maçları itibariyle de çok kötü bir izlenim bırakmıştı, bu maç onların üst tura çıkma şanlarını ellerinden aldı bana göre.

Fransa 72-66 İspanya

Günün süprizi oldu. Fransa Tony Parker'dan yoksun olarak geldiği Dünya Şampyinası'nın ilk maçında son şampiyon İspanya'yı yenerek dikkatleri üzerine geçti. Grup birinciliği açısından da önemli bir avantaj yakaladı Fransa, ancak bizim Yunanistan'ı yenemememiz durumunda İspanya ile eşleşme ihtimalimiz doğdu.

Litvanya 92-79 Yeni Zelanda

Genç bir kadro ile Türkiye'ye gelen Litvanya, grubunun zayıf ekiplerinden Yeni Zelanda'yı rahat geçerek turnvuaya galibiyetle başladı. Yeni Zelanda'nın yıldızı Kirk Peny 37 sayı atsa da Litvanya'ya direnemedi.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Süper Kupa Atletico Madrid'in



Inter 0-2 Atletico Madrid

Goller: 62' Reyes, 83' Agüero

Henüz 2 gün önce 10 yıl öncesinin Süper Kupa Finali'ni izlemiş ve tekrar tekrar duygulanmıştım. Galatasaray'ın bize yaşattıklarından sonra içimde maç izleme isteği kalmadı açıkçası. Süper Kupa maçları da son yıllarda çok temposuz geçtiğinden ve artık Monaco'da oynanmasından bıktığımdan maçı izleyesim gelmedi, ara ara baktım yine de. Özetini oturup izledim, Atletico iyi top oynamış ve 2-0'la hak ettiği bir galibiyeti almış. Önce o kadar zort şartlar altında UEFA, sonra Süper Kupa. Tebrik etmek gerekir. Quiqe Sanchez de geçtiğimiz sezonun devre arasında batmak üzereyken aldığı takımını daha da güçlendirmiş bu sezon. O karamsar, başarısızlığa alışmış Atletico taraftarı da kendini bulmuş, eskiye dönmüş.

("Ah o Caner'in pozisyonuna penaltı verilseydi" muhabbetletine hiç girmek istemiyorum, kusura bakmayın.)

Inter'e gelince, Benitez'in gelişiyle beraber değişik bir oyun anlayışına ayak uydurmaya çalışıyorlar. Mourinho döneminde genellikle alanı daraltan, çok koşan ve kazandıkları toplar sayesinde geliştirdikleri kontra ataklarla gol bulan bir takımken, topu daha çok ayağında tutan, birbirine yakın oynayan ve daha hızlı tempoda oynamaya adapte olmaya uğraşıyorlar. Fakat Atletico, Benitez'in takımından istediklerinin aynısını Inter'e karşı uygulayınca Inter bocaladı. Hele ilk golü yedikten sonra tanınmaz hale geldiler. Bu kabuk değişiminin sancılı geçeceği açık Inter adına. Birçok oyuncu alıştıkları oyun anlayışından vazgeçmeye çalışıyor çünkü. Zamana ihtiyaçları var, 1 sene şampiyon olmazlarsa da çok şey kaybetmezler açıkçası.

Haydi Bismillah



4 senedir iple çektiğimiz, ülkemizde düzenlenecek olan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası, Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen görkemli törenle resmen başladı.



Açılış maçında yarın Milli Takımımız grubunun en zayıf takımı Fildişi Sahilleri ile karşı karşıya geliyor. Biz de bu maçı ve diğer müsabakaları sizler için analiz edeceğiz şampiyona boyunca. Umarım milli takımımız açısından düzenlenen bu tören gibi güzel bir şampiyona olur ve umarım en azından madalya alarak Dünya Şampiyonası'nı noktalarız.

Yolun açık olsun 12 Dev Adam.

27 Ağustos 2010 Cuma

Milli Takım Aday Kadrosu Açıklandı

(A) Milli Futbol Takımı'nın 2012 Avrupa Şampiyonası elemelerinde Kazakistan ve Belçika ile yapacağı gruptaki ilk 2 maçın aday kadrosu açıklandı. Futbol Federasyonundan yapılan açıklamaya göre, (A) Millilerin aday kadrosuna şu oyuncular çağrıldı; Kaleciler: Hakan Arıkan (Beşiktaş), Onur Recep Kıvrak (Trabzonspor), Sinan Bolat (Standart Liege) Savunma Oyuncuları: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Gökhan Zan, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Ömer Erdoğan (Bursaspor), İbrahim Toraman, İsmail Köybaşı (Beşiktaş) Orta Saha Oyuncuları: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Kazım Kazım, Selçuk Şahin,Emre Belözoğlu, Özer Hurmacı (Fenerbahçe), Mehmet Aurelio (Beşiktaş), Nuri Şahin(Borussia Dortmund), Selçuk İnan (Trabzonspor), Arda Turan (Galatasaray) Hücum Oyuncuları: Tuncay Şanlı (Stoke City), Semih Şentürk (Fenerbahçe), Sercan Yıldırım (Bursaspor), Nihat Kahveci (Beşiktaş), Halil Altıntop (Eintracht Frankfurt)


Çok güzel bi kadro. Zaten bu ülkeden futbolcu yetişmediği için bunların çağrılması çok normal.19 yaşında,Guti ve Quaresma' yla yanyana oynayan Necip' in ya da Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak bir takımın banko stoperi Çağdaş' ın, Rubin' i 2 sene şampiyon yapan Gökdeniz'in, milli takımda işi ne? Hak etmiyorlar ki zaten.

Takımı her kim seçiyorsa... Allah aşkına, ömrünü salonda çalışmaya adamış Gökhan Zan, takımında 18'e giremeyen Kazım, bitik Selçuk ,sezon başından beri yarım yamalak oynayan Özer ne verecek bu takıma?

iddaa | Cuma Kuponları



Dün Avrupa Ligi maçlarında ciddi süprizler çıktı ve kuponlar da gümledi haliyle. Kısa günün karı, 2 tane kupon yaptın bugün için;





Kazançlı bir gün olması dileğiyle.

Hafta Sonu Futbol


27 Ağustos Cuma
20.00 Ankaragücü – Kayserispor (DIGI)
21.00 Gaziantepspor – Konyaspor (LİG TV)
21.30 Kaiserslautern – Bayern Münich (TRT 3)
21.45 Inter – Atletico Madrid –(KANAL D)

28 Ağustos Cumartesi
14.45 Blackburn – Arsenal (SPORMAX)
16.00 Orduspor – Giresunspor (TRT HABER)
16.30 Schalke – Hannover (TRT 3)
17.00 Chelsea – Stoke City (SPORMAX)
19.30 Manchester United – West Ham (SPORMAX)
20.00 İstanbul Belediye – Kasımpaşa (DIGI)
21.00 Gaziantep Belediye – Denizlispor (TRT 3)
21.00 Sivasspor – Bursaspor (LİG TV)
21.00 Malaga – Valencia (NTVSPOR)
22.00 Caen – Brest (KANAL A)
22.00 Bucaspor – Gençlerbirliği (DIGI)

29 Ağustos Pazar
16.30 Bayer Leverkusen – Mönchengladbach (TRT 3)
17.00 Liverpool – West Bromwich (SPORMAX)
18.30 Stuttgart – Borussia Dortmund (TRT 3)
20.00 Fenerbahçe – Manisaspor (LİG TV)
20.00 Racing – Barcelona (NTVSPOR)
20.00 Kardemir Karabük – Beşiktaş (DIGI)
21.00 Çaykur Rize – Karşıyaka (TRT 1)
22.00 Mallorca – Real Madrid (NTVSPOR)
22.00 Eskişehirspor – Galatasaray (LİG TV)
22.00 Bordeaux – Marseille (KANAL A)

30 Ağustos Pazartesi
21.00 Antalyaspor – Trabzonspor (LİG TV)

UEFA Avrupa Ligi Toplu Sonuçlar


Uefa Avrupa Liginde gruplar için son biletler dün akşam kıyasıya bir mücadele verildi. Ne yazıkki bizim açımızdan kara bir gece olarak tarihin sayfalarına kazındı.



Trabzon açısından bakarsak iyi başladı kötü bitti diyebiliriz. Oysaki Teofilo ne güzel erken öne geçip skoru dengelemiştik. Ama büyük takım Torres'siz, Gerrard'sız da büyük takım. Gol için 83 dakika bekleyeen Liverpool o dakikalarda gollerini atıp turu cebine koydu.



Beşiktaş ilk maçtaki skorunda avantajı ile maça rahat çıktı. Bu sefer işi biraz daha ciddiye alan kartallar yıldızları ile sonuca kolayca ulaştı. Queresma gene jeneriklik bir gole imza atarak maça damgasını vurdu. Gutide Beşiktaş adına ilk resmi golünü atmış oldu.



Gecenin hüsran yaratan takımlarından biride Fenerbahçeydi. İlk maçta avantaj sağlayamamak Kadıköyde daha fazla risk almak demekti. Aslında genel olarak iyi başladı iyi götürdü. Arzu edilen gol İkinci yarı başında Emreden geldi skora denge geldi. Normal süresi 1-0 biten maçta haydi bir gol daha derken o gol 102'de Paok'un Bosnalısı Muslimovic'ten geldi ve sarı-lacivertlilerin ümitlerini yıkan adam oldu.

Gecenin öne çıkan diğer maçlarına göz atarsak;

Utrecht 4-0 Celtic

Goller: Van Wofswinke (11', 18', 46'), Maguire (62')

--

Aston Villa 2-3 Rapid Wien

Goller: Agbonlahor (22'), Heskey (77') / Nuhiu (52'), Sonnleitner (78'), Gartler (81')

UEFA Avrupa Ligi'nde alınan diğer sonuçlar şöyle;

Aktobe 2-1 Alkmaar
Dinamo Minsk 2-3 Brugge
Mogilev 1-2 Villarreal
Lokomotif Moskova 1-1 Lausanne
Maritimo 1-2 BATE
Karabağ 0-1 Dortmund
HJK 0-4 Beşiktaş
APOEL 1-1 Getafe
Austria Wien 1-1 Aris
Brondby 0-3 Sporting
Metalist 2-2 Omonia
Grasshoppers 1-0 Steaua
Levski 2-1 AIK
Litex 1-2 Debrecen
PSV 5-0 Sibir
Trabzonspor 1-2 Liverpool
Unirea 1-1 Hajduk Split
AEK 1-1 Dundee United
Gent 2-0 Feyenoord
Maccabi Tel Aviv 4-3 Paris SG
Stuttgart 2-2 Bratislava
Tavriya 1-3 Leverkusen
Lech Poznan 0-0 Dnipro
Utrecht 4-0 Celtic
TNS 2-2 CSKA Sofya
Aston Villa 2-3 Rapid Wien
Elfsborg 0-2 Napoli
Juventus 1-0 Sturm
Lille 2-0 Vaslui
Manchester City 2-0 Timisoara
Maribor 3-2 Palermo
Motherwell 0-1 Odense
Karpaty Lviv 1-1 Galatasaray

Ödüllere Inter Damgası



Şampiyonlar Ligi grup kuraları çekiminden önce bir başka heyecan yaşandı. 2009-2010 sezonunun en iyi 4 oyuncusu, mevkilere ayrılarak belirlendi.

Şampiyonlar Ligi'nde son şampiyon Inter ödülleri resmen sildi süpürdü. 4 dalda da en iyi oyuncu ödülü İtalyan temsilcisine gitti.

En iyi kaleci Julio Cesar oldu. Açıkçası hak etti, geçtiğimiz sezonun en çok güven veren kalecisiydi kesinlikle. Refleksleri, zamanlaması ve çabuk karar verebilme yeteneği bir yana, sol ayaklı olmanın avantajıyla beraber geriden takımı 3. bir stoper gibi hücuma da çıakrıyordu gerektiğinde. Inter'in tarhinin en iyi sezonlarından birini geçirmesinde onun da payı büyük.

En iyi savunmacı Maicon oldu. 90 dakika bitmek bilmeyen enerjisi ve sürekli yaptığı birbirinden etkili bindirmelerle bir savunma oyuncusu olmasına rağmen Inter'in hücum anlamında ciddi bir silahı haline geldi. Hem sağ, hem sol ayağıyla şut atabilme yeteneğiyle de büyük beğeni topladı. Zaman zaman "bu adam nasıl sağ bek oynar" diye düşünmüyor değilim gerçekten. Şu anda bana göre açık ara dünyanın en iyi sağ beki.

En iyi orta saha oyuncusu Wesley Sneijder oldu. Transfer sezonun bitimine kısa bür süre kala Mourinho onu satacağını duyuran Real'in kapısını çalarak transfer etti Sneijder'i. Real'deyken performansına yapılan eleştirilere Inter forması altında çok iyi cevap verdi Hollandalı yıldız. Inter'de oyun kuruculuk görevi altında kilit bir rol üstlendi. Gerek attığı adrese teslim paslar, gerek yaptığı asistler, gerek uzak mesafeden kaydettiği gollerle fazlasıyla hak etti bu ödülü.

En iyi forvet Diego Milito oldu. Açıkçası bu ödül Messi'ye gitmeliydi diye düşünüyorum. Ama Şampiyonlar Ligi finalinde Milito 2 gol birden atınca ona vermeyi daha uygun buldular sanırım. Inter kontra ataklarının bitiş noktasıydı ve bulduğunu attı adam gerçekten. Fazla şaşırmamak lazım aslında bu ödülü almasına.

Karpaty Lviv 1-1 Galatasaray



Maçtan önce söylemiştim kendimizi elenmeye, kötü tabloya hazırlamalıyız diye. Malesef bu durum gerçek oldu. 90 dakika pozisyonu bırakın, doğru düzgün bir atağı, hatta etkili bir şutu bile olmayan takım turu geçmeyi hak etmemiştir zaten. 90'da yalancı bir sevinç yaşadık, sağolsun Hakan Balta&Servet ikilisi kursağımızda bıraktı onu da.

Galatasaray'ı çok kötü günler bekliyor, hazırlıklı olun.

26 Ağustos 2010 Perşembe

Şampiyonlar Ligi Grupları Belli Oldu



Ülkemizden son şampiyon Bursaspor'un da yer alacağı Avrupa futbolnun dev arenası Şampiyonlar Ligi'nde gruplar, çekilen kuranın ardından belli oldu.

A Grubu
Inter
Werder Bremen
Tottenham
Twente

B Grubu
O. Lyon
Benfica
Schalke
Hapoel Tel-Aviv

C Grubu
Manchester United
Valencia
Glasgow Rangers
Bursaspor

D Grubu
Barcelona
Panathinaikos
Kopenhag
Rubin Kazan

E Grubu
Bayern Münih
Roma
Basel
Cluj

F Grubu
Chelsea
Marsilya
Spartak Moskova
Zilina

G Grubu
Milan
Real Madrid
Ajax
Auxerre

H Grubu
Arsenal
Shakhtar Donetsk
Braga
Partizan

Bursaspor'un 2. tura çıkma konusunda işi zor. Rangers ile üçüncülük mücadelesi verirler gibime geliyor. Tarihlerinde ilk kez katıldıkları bir organizasyon olduğunu düşündüğümüzde, UEFA Avrupa Ligi'ne kalmaları onlar için yeterli olacaktır.

Karpaty Lviv - Galatasaray Maç Önü



Galatasaray bu akşam 21:45'te UEFA Avrupa Ligi için "ya tamam, ya devam"maçına çıkıyor. Maç birçok açıdan büyük önem arz ediyor Galatasaray için.

Eşleşmenin Sami Yen'deki ilk ayağı kötü başlayıp, fena bitmemişti Galatasaray için. Rezil ve 2-0 mağlup kapatılan bir ilk yarının ardından, 2. yarıda sahaya bambaşka bir Galatasaray çıkmış ve kurduğu baskının karşılığını attığı 2 golle almıştı. Yine 2-2 deplasman maçı öncesinde hiç de iyi bir skor değildi. Rövanş öncesinde Galatasaray'da Kewell ve Elano'nun da sakatlar listesine eklenmesi de 2-2'lik beraberliği daha da tehlikeli kılıyor.

Karpty maçın kendi evinde olmasına rağmen hücumu düşünmeyecektir. İlk maçtakinden farklı bir anlayışla sahada olacaklarını düşünmüyorum. Takım savunmasıile Galatasaray'ın kullanabileceği alanları daraltıp, kazandıkları topları hızlı bir şekilde kanatlara aktarmaya çalışacaklar. Galatasaray gibi savunma zaafları olan bir takıma karşı da, rakibin hücuma hızlı çıkışları, savunmada az adamla yakalaması ciddi bir tehlike. Bu nedenle erken bir gol şart. Bu klasik bir söylem olsa da iş erken bir golde bitiyor. Galatasaray'ı ilk 20 dakika içerisinde yemeden atacağı bir gol rahatlatacaktır.

Galatasaray daha önce OFK eşleşmesinde de deplasmana 2-2'lik berabaerlikle, stres altında gitmiş ve 5-1 gibi farklı bir skorla oradaki maçı kazanarak tur atlamıştı(oyunu yine tatmin etmemişti tabi). Fakat bu sefer Karpaty OFK'ya göre daha dişli ve disiplinli bir takım. Galatasaray'ın turu geçememe ihtimalini maç öncesinde fazlasıyla düşünmemizi gerektirecek türden bir takım. Gecenin temsilcimiz adına kötü senaryoyla tamamlanması halinde; Rijkaard'ın zaten fazla güvende olmayan koltuğu iyice sallanır, yönetime ve özellikle yönetici Adnan Sezgin'e tepkiler çığ gibi büyür, Galatasaray ciddi bir seyirci kaybına uğrar, yeni stat heyecanını yitirir ve olağanüstü genel kongreye gidilir bana göre.

Bu kez işin kötü tarafından bakarak başlamayı seçtim. Şimdi ise farklı renkte bir gözlük takarak durumu yorumluyorum. İlk maçtaki sonuç ne olursa olsun, Karpaty her ne kadar dişli ve iyi bir savunma takımı olursa olsun, turu geçmek için Galatasaray'ın ismi yeter. Oyuncuların maksimum performans göstermesi halinde Galatasaray geceyi mutlu sonla kapatır ve oyuncular, yönetim, teknik heyet üzerlerinden ilk büyük yükü atıp ligdeki diğer yüke çevirir gözünü. Galatasaray turu geçerse; Adnan Sezgin'e olanlar hariç tepkiler büyük ölçüde azalır, transferler hız kazanır ve Avrupa'da yola devam etmek oyuncuların ikna edilmesini kolaylaştırır, ligdeki Eskişehir maçına moralli çıkılır.

Pembe, yani 2. tablonun gerçekleşmesi en büyük dileğim. Ama OFK maçındaki kadar Galatasaray'ın turu geçeceğine emin değilim. Hatta kötüyü düşünerek kendimi hazırlıyorum ilk senaryoya.

Diego Wolfsburg'da



Wolfsburg uzun süredir transferi için uğraştığı Juventus'lu Diego'da mutlu sona ulaştı. Bild gazetesine göre Wolfsburg, Juventus'a 15 milyon Euroluk bir bonservis bedeli ödeyecek, Diego ise yıllık 6 milyon Euro alacak.

Çok akıllı bir iş yaptı Wolfsburg. Misimovic'in takımdan ayrılmak istediği ortadaydı zaten, Bundesliga'da 3 yıllık oldukça parlak bir geçmişi olan Diego'yu aldılar. 2006-2009 yılları arasında oynadığı Werder Bremen'de oynadığı 84 maçta 36 golü bulunuyor Brezilyalı 10 numaranın. Bu transferin Wolfsburg'u önemli bir şampiyonluk adayı haline getireceğini düşünüyorum. Diego kesinlike adaptasyon sorunu yaşamayacaktır.

Bu arada Diego transferinin açıklanmasının ardından Galatasaray için Misimovic ismi yeniden gündeme geldi haliyle. Daha önce Schalke'nin bu transferi bitirme noktasında olduğu söylenmişti, fakat şimdi ise vazgeçtiği belirtiliyor. Bir kere Misimovic'in Wolfsburg'dan ayrılacağı kesin artık. Fakat şimdi ise belirsizliğini koruyan durum yeni takımının Schalke mi, Galatasaray mı olacağı. Gönlümüz 2. seçenekten yana tabi.

iddaa'da Kazandırıyoruz



Şu şekilde olan 25 Ağustos 2010 Perşembe iddaa kuponum tuttu;



Haliyle teşekkürleri de aldık tabi;

"Hyperion: adu zengin etti hepimizi ellerin dert görmesin.

Passenger: Kazandık. :P

Tolga: Sağolasın adu 10 misli bastıydım.

Hqmi: Hepimiz iyi kazandık. Diğer kuponlarını da bekliyor olacağız adu."

---

Bugüne de 2 kupon yaptım;





İlk kupon banko ikincisi ona göre biraz daha risk taşıyor;

2. kuponda Juventus yerine City maçına da üst oynayabilirim 1.4 oran. Juve maçına güvenmiyorum pek.

Filippoo

Dün akşam oynan Barcelona-Milan maçında, yaşlı kurt Filippo Inzaghi'nin "ben hala ölmedim" dedirten enfes golüne şapka çıkarmak lazım.



Şampiyonlar Ligi Play-Off Turu v2



Şampiyonlar Ligi'nde gruplara kalan son 5 takım bu gece oynanan maçlarla belli oldu.


Tottenham 4-0 Young Boys -> Tottenham gruplarda



İlk maçı kendi evinde 3-2 kazanan Young Boys'un Şampiyonlar Ligi rüyası burada son buldu. Stadın üzerine yağan sağanak yağmur gibi gol olup yağdı Tottenham Crouch önderliğinde ve Şampiyonlar Ligi vizesi aldı. Kendi sahalarında seyirci baskısını da arkalarına alıp iyi sonuçlar alabilirler ama deplasmanlarda etkisiz kalırlar muhtemelen. Renk katacaklardır o ayrı.

Ajax 2-1 Dinamo Kiev -> Ajax gruplarda



Kiev'de aldığı 1-1'lik beraberlikle Ajax ciddi favoriydi zaten bu maç öncesinde. Seyircisine de süpriz yaşatmadan karşılaşmayı 2-1 kazanarak Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı kazandı. Bakalım Şampiyonlar Ligi'nde oynanan genel futbola oyun anlayışları ters olmasına rağmen uyum sağlayabilecekler mi.

Auxerre 2-0 Zenit -> Auxerre gruplarda



Auxerre deplasmanda 1-0 kaybettiği rakibini kendi evinde çıkan kırmızı kartların da etkisiyle 2-0 yenerek uzun bir aradan sonra devler ligine kaldı. Zenit'in kalecisinin kırmızı kart gördüğünü ve maçı 9 kişi tamamladığını da hatırlatayım, Auxerre için Şampiyonlar Ligi'nin iyi bir deneyim olacağını düşündüğümü söyleyelim.

Kopenhag 1-0 Rosenborg -> Kopenhag gruplarda

Deplasmanda 1-1'lik beraberlikle Kopenhag tura göz kırpmıştı zaten. Süpriz olmadıi tek golle rakiplerini saf dışı bırakarak onlar da aldı vizeyi. Düzenli olarak Şampiyonlar Ligi'ne katılan bir takım zaten Kopenhag.

Zilina 1-0 Sparta Prag -> Zilina gruplarda

Komşu iki ülke Slovenya ve Çek Cumhuriyeti'nin şampiyonlarını karşı karşıya getiren eşleşmede, Zilina ilk maçı deplasmanda 2-0 alarak büyük avantaj elde etmişti. Rövanşı da 1-0 kazanarak rakiplerini her iki maçta da yenerek gruplara kaldılar. Kapalı kutu gibi duruyorlar. Süpriz yapma potansiyalleri var şimdiden söyleyeyim.