12 Eylül 2010 Pazar

Rüya Değil Finaldeyiz!


Ne söylenilebilir ki? Yüreklerinize, bileklerinize sağlık. Hala daha sesim yerine gelmedi ama olsun, feda olsun. 2001'in rövanşı alındı. Acı acı hem de. Türk basketbolunda bir devrim. Bir mucize. Burdan sonra ne olursa olsun unutulmayacaksın 12 Dev Adam.

Bugün 21:30'da rakibimiz ABD. Altın madalya için savaşıyoruz.

11 Eylül 2010 Cumartesi

Sıra 2001'in Rövanşında



Malum bugün Sırbistan ile Türk basketbol tarihinin en önemli maçına çıkıyoruz. Biraz nostalji yapalım. Bundan 9 sene önce, ülkemizde düzenlenen 2001 Avrupa Şampiyonası'nda finale kadar yükselmiş, ancak o zamanki adıyla Yugoslavya'nın tarihindeki altın kadrolarından birine(Milan Guroviç, Marko Jariç, Dejan Tomaseviç, Predrag Drobnjak, Predrag Stojakovic, Dejan Bodiroga vs.) kaybederek 2. olmuştuk. Türk basketbol tarihinin en önemli maçıydı. Finale kadar her maçını son derece zor bir şekilde kazanıp, çok da iyi basketbol oynamadan gelen 12 Dev Adam, finalde her turnuvada olduğu gibi Sırbistan'ın hakemler tarafından kollanmasına kurban gitmişti. Ev sahibi olduğumuz bir turnuvada hakemlere yenilmiştik yani.

Tabi bu hakem olayının geçmişi turnuvanın daha önceki maçlarına dayanıyor. Ankara grubunda İspanya'yla oynadığımız maçta hakemler bizim leyhimize haklı olmayan kararlar verip, biz de maçı kazanınca İspanyollar kıyameti koparıp, ortalığı birbirine katmıştı. İspanya koçu hakemin cebine elini sokmuş, "para mı aldın lan" tarzı bir ifadede bulunmuş ve diskalifiye edilmişti. Turnuvadan çekilme noktasına getirmişlerdi işi. Onlar bu kadar ağlayınca da eyyamcı FIBA, daha sonraki maçlarımıza hep daha önce yönettiği Türkiye maçlarında milli takımımıza karşı olumsuz tutumlar sergileyen hakemleri atamıştı.

Final maçına İspanyol(!) Eduardo Sancha'yı atarak adeta İspanyolları teselli etmiş ve "içiniz rahat olsun" mesajı vermişti. Nitekim şerefsiz İspanyol maça damgasını vurmuş ve 2. yarıdan itibaren maçı dengede götüren milli takımımız karşısında oyunun kontrolünü eline alıp, saçma sapan hücum faulleri ve diğer abuk subuk düdükler çalarak gardımızı düşürmüştü.

Yugoslavya'yı yenip o turnuvayı kazansak, Dünya'da büyük yankı uyandıracağımız gibi Türk basketbolunda da bir devrim gerçekleşecekti. Fakat olmadı, kaderimizdi belki de. Finale kadar yırtını yırtına gelmiştik çünkü. Bugünkü yarı final maçına ise bambaşka bir hava ile çıkıyoruz. Turnuvada şu ana kadar oynadığımız tüm maçları rahat kazandık ve gerçekten saygı duyulacak bir takım olduk. İşte şimde sıra 2001'in rövanşını almada, Türk basketbolunda devrim yaratmak için ilk adımı atmada, final kapısından içeri girmede.

Basketbolun melekleri seninle olsun 12 Dev Adam.

10 Eylül 2010 Cuma

Hafta Sonu Futbol


10 Eylül Cuma

20.00 Bursaspor – Eskişehirspor (Lig tv)
21.30 Hoffenheim – Schalke (Trt 3)

11 Eylül Cumartesi
14.45 Everton – Manchester United (Spormax)
16.30 Borussia Dortmund – Wolfsburg (Trt 3)
16.30 Orduspor – Güngören Belediye (Trt 1)
17.00 West Ham – Chelsea (Spormax)
17.00 Arsenal – Bolton (Spormax)
19.00 Konyaspor – Bucaspor (Digi)
19.00 Denizlispor – Çaykur Rize (Trt 1)
19.00 Kayserispor – Fenerbahçe (Lig tv)
19.00 Barcelona – Hercules (Ntv)
19.45 Ajax – Williem II (Beyaz tv)
21.00 Real Madrid – Osasuna (Ntvspor)
21.30 Türkiye – Sırbistan (Dünya Basketbol Şamp. Yarı Final – Ntv)
21.30 Beşiktaş – Ankaragücü (Lig tv)
21.30 Manisaspor – Antalyaspor (Digi)
22.00 Lens – Lille (Kanal A)

12 Eylül Pazar
13.30 Brescia – Palermo (Fox tv)
13.30 NAC Breda – Feyenoord (Beyaz tv)
14.00 Lokomotiv Moscow – CSKA Moscow (Spormax)
18.00 Birmingham – Liverpool (Spormax)
22.00 Botafogo – Sao Paulo (Spormax)
22.00 Marseille – Monaco (Kanal A)

 13 Eylül Pazartesi
19.00 Trabzonspor – Sivasspor (Lig tv)
19.00 Kasımpaşa – Karabükspor (Digi)
21.30 Galatasaray – Gaziantepspor (Lig tv)
21.30 Gençlerbirliği – İstanbul Belediye (Digi)
22.00 Stoke City – Aston Villa (Spormax)

9 Eylül 2010 Perşembe

12 Dev Adam Yarı Finalde



Söylecek bir şey bulamıyorum artık. Muhteşemsiniz. Slovenya gibi turnuvanın favorilerinden birini, çeyrek final maçında 95-68'le yenmek muazzan bir olaydır. İlk hedef, yani madalya geldi. Şimdi hedef büyültüp, kupaya doğru yol alma zamanı. Helal olsun 12 Dev Adam. Aynen devam. Bu başarıdan sonra da Sırbistan'la oynayacağımız yarı final maçına gitmek farz oldu artık. Hep beraber formalarla Sinan Erdem Spor Salonuna!

8 Eylül 2010 Çarşamba

Teoooodosiiiiiiiiic



Bitime 3 saniye kala 9 metreden kaldırıp attı ve Sırbistan'ı yarı finale taşıdı 92-89'la Milos Teodosic. Ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu, kötü oynadığında bile maç kazandırabileceğini gösterdi. Turnuvada şu ana kadar izlediğim en kaliteli maçtı. Orucu zor açtım o kadar heyecanlıydı ki :) Özellikle 2. devrede top bir o potada, bir bu potadaydı. 10 saniye içerisinde 3 kez hücum ediliyordu neredeyse.

Sırbistan maçı uzun süre hata yapmadan önde götürmenin karşılığını aldı. Velickovic, Savanovic ve de Keşeli'den süpriz katkı aldılar. Son periyotta kullandıkları her atış girdi neredeyse, müthiş yüzdeli attılar. İspanya ise tecrübesiyle 2 kez 8 sayıdan geri gelmeyi başardı son periyotta ama Navarro'ya skor anlamında destek olan 1 kişi bile çıkmayınca kaybettiler. Yine de 3 saniyede maçı uzatma şansı yakaladılar, Garbajosa yaptığı hatayla haradı onu da.

Belki İspanya'nın maçı kaybetmesini önleyemedi ama Juan Carlos Navarro şu anda Avrupa basketbolunun en iyi oyuncusudur benim gözümde. Böyle bir oyunu okuma yeteneği ve liderlik özelliği olamaz. İspanya'nın elenmesine sırf Navarro yüzünden üzüldüm. Sırbistan'ı da tebrik etmek lazım başka koç Ivkovic olmak üzere, çok iyi bir "takım" yaratmış.

Slovenya'yı geçmemiz halinde çok çetin bir maç oynayacaz. Umarım geçeriz, çünkü Slovenya bu takım karşısında tutunamaz yarı finalde. Biz yarı finale yükselirsek dişe diş oynarız, onlarla 2 kez hazırlık maçı yapmamızın da avantajını kullanırız.

7 Eylül 2010 Salı

Stresi Seviyoruz: 3-2



Belçika'yı zor da olsa geriye düştüğümüz maçta Hamit, Semih ve Arda'nın golleriyle geçmeyi başardık ve eleme grubunda 2'de 2 yaparak önemli bir avantaj elde ettik. Fakat yine son dakikalar 10 kişi rakibe karşı büyük bir kriz şeklinde geçti. Sırtım dönük izledim resmen son saniyeleri. Hava toplarına çok hakim olmaları büyük sıkıntı yarattı, yan top zaaflarımızı uzun boylu oyuncularıyla iyi değerlendirdiler.

Bu kadar abartılan, korktuğumuz Belçika'ya ,10 kişiyle kapanıp hücumda 0 etkinlik gösterdi, Servet ve Ömer'i zorlayan 1 tane atakları yok. 6 tane stoper, 2 tane ön libero ile tamamen oyunu kitleme amacıyla gelmişler. Senin bunu görüp ofansif bir kadro çıkarman ve maçın başından itibaren rakibe saldırman gerekirken 3 tane ön liberoyla başlayıp bizleri kanser ediyorsun. Aurelio veya Selçuk'tan biri çok gereksizdi, göbekte Hamit-Emre'yle başlayıp sağ açıkta adam gibi bir kanat oyuncusu kullansak, bir de forvete adam gibi birini koysak bu kadar sıkıntıya girmezdi maç. Hiddink'in ödü patlamış sanki Belçika'dan, forvetsiz ve 3 ön liberoyla çıkıyor sanki İspanya'ya karşı oynuyoruz gibi.

Diğer bir sıkıntı ise kulüp takımlarımızda salgın haline gelen yan top sorununun milli takıma da bulaşması. 2 tane komedi filmi gibi gol yedik. İkinci Onur'un hatası yüzünden geldi belki ama ilki yuh dedirten bir goldü resmen. Ön direğe kesilen topa Servet vuramıyor, kaleci dahil herkes izliyor. Artık biz Avrupa Şampiyonası'nda falan olacaksak bu golleri minimize etmemiz lazım. Üüzldüğüm nokta bu zaafımızın bilinmesine rağmen teknik heyet tarafından düzeltmek için üstüne gidilmemesi.

Son olarak, hep puan kaybettikten sonra eleştirmiş olmayalım, hakem çok kötü bir maç yönetti. Sonuca etki etmedi belki ama bu tarz bir eleme grubu maçı için oldukça tecrübesiz olduğu görüldü. Maçın kalitesini de bir hayli aşağı çekti.

Uzay Basketbolu = ABD



Bugün ABD'yi final turu maçında Angola'ya karşı salonda izleme şansı buldum. Tribünden bakınca sanki teleskopla gezegenleri, yıldızları izliyormuş etkisi yarattı bende.

FIBA standartlarının çok ama çok üstünde bir basketbol oynuyorlar gerçekten. Bugün de 121-66 gibi bir skorla mağlup ettiler Angola'yı. Rakipte öyle çok zayıf diyebileceğimiz bir takım değil, Almanya'yı yenerek son 16'ya kadar geldiler sonuçta. Yalnız Amerika'nın "atletizm" üstünlüğü çok göze batıyor. Onların bu atletliğine yakın sayılabilecek tek takım Fransa'ydı, onları da biz saf dışı bıraktık. Hücumdaki çabuklukları, akıcıkları da yetmiyor, savunmada kısa 5'in verdiği avantajla topa baskı yaparak en az 3 hücumdan birinde top kaybettiriyorlar rakiplerine. Billups'ın abiliği, Durant'in liderliği ve skor gücü, Odom'ın savunması, Rose'un topa yaptığı baskıyla savunma direncini başlatması ve kenardan gelen her oyuncunun anında maça ısınması gerçekten muazzam.

Milli takımımızla olası bir final eşleşmesinde aman diyim. Zaten bizim hızımızı kesebilecek tek takım gibi görüyorum onları turnuvada.

5 Eylül 2010 Pazar

Çeyrek Finaldeyiz: 95-77



12 Dev Adam "madalya" yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Son kurbanımız final turunda Fransa oldu. Oldukça rahat bir maç çıkararak rakimizi 95-77 mağlup ettik ve çeyrek final biletini aldık.

Hİdayet turnvuadaki en iyi maçını oynadı. 20 sayı atarken, bu sayıların büyük bölümü tam takımın ihtiyacı olduğu anlarda geldi. Sinan Güler kenardan müthiş katkı yaptı. Attığı 17 sayının yanında, savunma da takımın direncini başlatan oyuncu oldu. Uzun lafın kısası, yine ayakta alkışlanacak, son ana kadar mücadele eden ve yaptığı müthiş savunmanın karşılığında her türlü hücumda alan bir milli takım izledik. Fransa ile son periyotta fark açıldıktan sonra bulduğu boş üçlüklerin dışında hiçbir varlık gösteremedi oyunda. En iyi ve belki de tek dış şutörleri Geleballe, maç boyunca sadece 2 top kullanabildi. Zaten bu da ne denli iyi bir savunma yaptığımızın göstergesi.

Son periyotun başlarında Kerem Tunçeri bir pozisyonda sol ayağını tutarak yere düştü ve ardından kenara gelip maçın sonuna kadar oynamadı. Ayağının üstüne basabiliyordu fakat acı çektiği de belliydi. Önemli bir şeyi olmamasını diliyoruz, çünkü çok formda ve müthiş yönetiyor takımı.

Çeyrek finaldeki rakibimiz bugün bizden önceki maçta Avustralya'yı 87-58'le bozguna uğratan Slovenya oldu. Bu skoru elde etmelerinde Avsutralya'nın çok kötü bir günlerinde olmaları da etkiliydi tabi. Ne olursa olsun, madalya yolunda bizim için rakibin farketmemesi gerekiyor artık.

Son olarak, tüm Türk halkı olarak kenetlendiğimizin bir göstergesi; A Milli Futbol Takımı da tam kadro maçtaydı:

Futbolcu Olacak Çocuk


Doğuştan yetenekli futbolcular vardır. Maradona, Zico, Pele, Messi vb. bunları çoğaltabiliriz ama sanrıım bu isimlere yeni bir isim daha katılacak. Bayern Münih altyapsında olan Noah Shawn yetenekleri ile görenleri hayrete düşürüyor.

                                               Burdan izleyebilirsiniz.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Final Turu İlk Gün Maçları

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda eleme turu maçlarının ikisi bugün tamamlandı. Sinan Erden Spor Salonu'nda oynanan karşılaşmalar sonucunda Sırbistan ve İspanya beklendiği üzere adını çeyrek finale yazdıran ülkeler oldu.

Sırbistan 73-72 Hırvatistan



Eleme turu maçına yakışır bir mücadeleye sahne oldu maç skordan da anlaşılacağı gibi. Hırvatistan beklentilerin aksine Sırbistan karşısında oldukça iyi bir direnç gösterdi. Özellikle en zayıf yönleri gibi gözüken pota altı savunmasını başarıyla uyguladılar. Fakat Sırbistan "takım olma"nın getirdiği avantajla hep bir adım öndeydi maç içerisinde. Krstic&Rasic ikilisi ön plana çıktılar. Uzun süre dengede giden maçta skor 70-70' gelince, topu orta sahadan oyuna sokan Sırbistan, koç Ivkovic'in çizdiği oyunu başarıyla uygulayarak boş turnikeyle öne geçti. Hırvatistan hücumunda ise 6 saniye kala içeri drive eden Popovic faul yaptırmayı başardı, 2/2 attı. Eli sıcak olan, maçın yıldızı Rasic ile son hücumu kullanan Sırbistan, 1 saniye kala 2 serbest atış şansı yakaladı. Rasic ilk atışı sokunca, ikinciyi bilerek kaçırarak süreyi eritti ve takımına çeyrek finale vizesini getirdi.

İspanya 80-72 Yunanistan



Maçın son 1.5 periyotuna yetişebildiğimden öncesi hakkında pek bilgim yok. Yunanistan, İspanya'nın hücumdaki üretkenliğine cevap vermeyi başarsa da savunma anlamında rakibine göre yetersiz kalmış bu bölümde istatistiklere bakıldığında. 3. çeyreğin ortalarından itibaren Yunanistan istediği kıpırdanmayı yaptı. Özellikle turnuvadaki en iyi maçını oynayan Diamantidis'in hücumda sazı eline alması ve Schortsanitis'in pota altındaki dominantlığını kullanmasıyla farkı eritmeyi, hatta bir ara öne geçmeyi bile başardılar. Son çeyreğe İspanya iyi başladı ve çeyreğin başındaki iyi basketbolunu çeyreğin sonuna kadar sürdürdü. Navarro'nun devreye girerek attığı 11 sayıyla ve yaptıkları alan savunmasıyla galibiyete ulaştılar. Böylece günün 2. maçında da süpriz olmadı ve İspanya çeyrek finale yükselen 2. takım oldu.

Bugün oynanacak maçlarla 2 çeyrek finalist daha belli olacak;

Slovenya - Avustralya / 18:00 Türkiye - Fransa / 21:00

Kalbimiz 12 Dev Adam'la. Fransa engelini de aşarak yolumuza tam gaz devam edeceğiz inşallah.

Güiza Yaşıyor mu?

2 sene önce Euro 2008'in ardından teknik direktör Aragones'le birlikte şu şekilde geldi Fenerbahçe'ye;



Anelka ve Kezman facialarının ardından 27 golle Mallorca forması altında La Liga gol kralı olan, aynı zamanda da İspanya'nın EURO 2008'deki önemli parçalarından Güiza'nın 14 milyon Euro gibi bir rakama Fenerbahçe'ye transfer oluşu herkesi heyecanlandırdı tabi zamanında.

Kim tahmin ederdi ki bu adamın 2 sene sonra kendisine kulüp bulamayacak hale geleceğini? Aynı Güiza, Fenerbahçe forması altında geçirdiği 2 sezon sonrasında taraftar tarafından aforoz edilen forvetler listesine girdi. Kaçırdığı akıl almaz goller hala herkesin dilinde ve alay konusu olmuş durumda. Hakkında her gün yeni geyikler dönüyor. Geçtiğimiz sezon bir maçta oyundan çıkarken taraftarın onu ıslıklamasının ardından kulübede ağladıktan sonra tepkiler biraz olsun azalmıştı. Fakat formsuzluğuna rağmen Daum'un onda ısrar etmesi, üstüne bir de kaçan şampiyonluk derken 1 numaralı günah keçisi oldu Güiza.



Yukarıdaki fotoğraf her şeyi açıklıyor belki de. Şu anda at hırsızından farksız olan tipiyle ülkesi İspanya'nın yolunu tutmuş durumda, ama tedavi için. Aykut Kocaman'ın "eğer takımda kalırsa ondan faydalanmak zorunda kalacağım" dediği eski La Liga gol kralına transfer dönemi boyunca sadece 2 talip çıktı; Rubin Kazan ve Hercules. Fakat transferi gerçekleşmedi ve Fenerbahçe'nin elinde patladı sözleşmeli futbolcu olarak. 6+2+2'nin son +2'si olacak ve devre arasına kadar maça çıkmayacak gibi duruyor.

Çok klasik olacak ama; nerden nereye... Ve tabi ki nerden geldim İstanbul'a?!

3 Eylül 2010 Cuma

Final Turu Eşleşmeleri



Ülkemizde düzenlenen 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda grup maçlarının ardından eleme turu eşleşmeleri belli oldu. İstanbul'da oynanacak eşleşmeler ve maç programı şöyle;

Sırbistan - Hırvatistan / 4 Eylül 2010 / 18:00

Sırbistan açık ara favori. Özellikle pota altında Hırvatistan'a karşı olan üstünlüklerini en iyi şekilde kullanacaklardır.

İspanya - Yunanistan / 4 Eylül 2010 / 21:00

Komşu bu kez erken veda edecek. İspanya'yla eşleşmemek için bir yerlerini yırttılar ama başaramadılar. İspanya "turnuva takımı" olduğunu gösterir bu eşleşmede.

Slovenya - Avustralya / 5 Eylül / 18:00

Slovenya grup maçlarındaki performansıyla bir adım önde. Avustralya pota altı oyuncularına bağlı olarak oynayan bir takım. Slovenya hücum çeşitliliğiyle turu geçer diye düşünüyorum.

Türkiye - Fransa / 5 Eylül / 21:00

Şu ana kadar her şeyin bizim adımıza mükemmel ilerlemesine rağmen rahat konuşamıyorum. Fransa son derece dengesiz bir takım. Umarım biir kaza olmaz bu kadar iyi giderken.

ABD - Angola / 6 Eylül / 18:00

Salonu dolduranlar, bir eleme maçından farklı olarak şov maçı havasında bir karşılaşma izlerler. ABD parçalar.

Rusya - Yeni Zelanda / 6 Eylül / 21:00

Milli takımdan sonra en çok maçını izlediğim takım Rusya. Bu maçı kazanmaları için Ponkrashov ve Monia'nın gününde olması yeter. Yeni Zelanda'da Penny ile bir yere kadar.

Livtanya - Çin / 7 Eylül / 18:00

Litvanya hepimizi şaşırttı grup maçlarındaki performansıyla. Çin, Wang ve Jianlian üzerine endeksli bir takım. Litvanya'nın hücumdaki akıcılığına direnemezler.

Arjantin - Brezilya / 7 Eylül / 21:00

Arjantin ciddi bir madalya adayı bana göre. Güney Amerika derbisi hiç kolay geçmez ancak Arjantin'deki Delfino&Scola ikilisine çözüm bulamaz Brezilya.

Dünya Basketbol Şampiyonası | Grup Maçları



6 takımdan oluşan, toplam 4 grubun bulunduğu ve gruplarında ilk 4 sırayı alan takımların üst tura çıktığı 2010 Dünya Şampiyonası'nın grup maçları ayağı tamamlandı. Üst tura yükselen takımlar:

A Grubu; 1. Sırbistan, 2. Arjantin, 3. Avusturya, 4. Angola

Almanya'nın 5. olarak elenmesi süpriz oldu. Geçtiğimiz seneki Avrupa Şampiyonası'nda iyi bir netice ele eden takımın aynen Türkiye'ye gelmesine rağmen Angola'nın gerisinde kaldılar.

B Grubu; 1. ABD, 2. Slovenya, 3. Brezilya, 4. Hırvatistan

Amerika çok rahat maçlar oynadı Brezilya maçı hariç. Diğer çıkan takımlar arasında süpriz yok.

C Grubu; 1. Türkiye, 2. Rusya, 3. Yunanistan, 4. Çin

12 Dev Adam turnuvanın yenilgisiz takımlarından biri. Performansımızı bilmeyen yok zaten. Bunun dışında gruptaki son maçında İspanya'yla eşleşmemek için bilerek Rusya'ya kaybeden Yunanistan ne yazık ki eşleşmekten korktuğu rakibinden kaçamadı.

D Grubu; 1. Litvanya, 2. İspanya, 3. Yeni Zelanda, 4. Fransa

Litvanya beklentilerin çok üstünde bir performansla yenilgisiz lider çıktı. İspanya oynadığı basketbolla tatmin etmezken, Fransa'da Yunanlıların oyununa karşılık olarak Yeni Zelanda'ya bilerek kaybederek bizimle eşleşti.

Kazakistan 0-3 Türkiye



A milli takımımız, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde ilk grup maçında Kazakistan'ı deplasmanda 3-0 mağlup etti. Goller Arda, Hamit ve Nihat'tan.

10. dakikadan itibaren zayıf rakibimize karşı oyuna ağırlığımızı koyduğumuzu söylemek mümkün. Nitekim baskımızın karşılığını 24 ve 26'da bulduğumuz 2 golle aldık. İkisi de duran top golü, oldukça başarılı organizasyonlardı. İlkinde Ömer Erdoğan'ın direkten dönen topunu Arda tamamladı. (Ona da ayrı bir parantez açmak lazım, ilk milli maçında sırıtmadı) Diğerinde Dışarı kesilen topu ayağına müthiş oturtan Hamit, müthiş bir vuruşla tam çatalın ordan golü yaptı. Gerçekten şapka çıkarakılacak bir goldü. 2-0'dan sonra 2. yarı tamamen rölanti havasında, basit paslaşmalarla geçti. Nihat'la araya bir tane daha sıkıştırırarak 3 puanı 3 golle aldık.

Arda yine milli takımda oynuyor sadece. Arkasında Emre, Hamit gibi isimlerin olması rahatlatıyor onu. Aynı şekilde Nihat'ta milli takımda iyi oynuyor. Takım olarakta Belçika maçı öncesinde moral açısından yerinde bir galibiyet aldık. Darısı Belçika maçına diyelim.

5'te 5 Yaptık: 87-40



Dünya Basketbol Şampiyonası grubumuzun son maçında Çin ile oynadığımız formalite maçını 87-40 gibi ezici bir üstünlükle kazandık. Bu galibiyetle beraber grubumuzu yenilgisiz tamamladık.

Bu maç öncesinde grubun en zayıf halkası gibi gözüken Fildişi'nin Porto Riko'yu yenmesi Çin'in grup 4.sü olarak 2. tur vizesi almasını sağladı. 3 sayılık fark Porto Riko'ya, 12 sayılık fark Fildişi'ne gruptan çıkmak için yararken, maç 9 sayı farkla bitti ve iki takım birbirini yaktı. Dolayısıyla bizim için formalite olan maç Çin için de aynı şekli aldı.

Hidayet, Ersan, Ömer Onan ve Kerem Tunçeri gibi takımda falza süre alıp yükü çeken oyuncularımızı dinlendirme fırsatı bulduk. Sinan Güler, Oğuz Savaş ve özellikle de Semih Erden maça damga vurdu. Bu üçlü sayesinde 2. yarı tamamen şov havasında geçti. Maçı bu denli farklı kazanmamızda ve Çin'i bu kadar ezmemizde rakibin de önündeki eleme maçını düşünerek 2 yıldızı Zhizhi Wang ve Yi Jianlian'ı dinlendirmesi önemli bir rol oynadı tabi.

Ankara seyircisine 5'te 5'le güzel bir veda oldu. Darısı İstanbul'a diyelim. 2. turdaki rakibimiz de Fransa oldu bu arada, Yeni Zelanda'ya bilerek 12 sayı farkla kaybederek Yunanistan yerine bizle oynamayı seçtiler. Yunanlılar'da Rusya'ya kaybetti, fakat İspanya'dan kaçamadılar.

İzlandalılar İş Başında



Sansasyonel gol sevinçleriyle adını duyuran İzlanda'nın Stjarnan takımı futbolcuları hız kesmiyor. Her yeni maç yeni bir gösteri demek onlar için. Son olarak 3-2 kaybettikleri Fram maçının ardından "insan tuvalet" adlı sevinç gösterisini yaptılar. Bu sefer pek olmamış ama. Yani bir nevi suyunu da çıkarttılar artık.

Video için burdan

2 Eylül 2010 Perşembe

Makukula Manisaspor'da



Manisaspor kurtarıcısını transferin son saatlerinde bulabildi. Geçtiğimiz sezon Kayserispor forması altında ligde gol kralı olan 29 yaşındaki Portekizli Ariza Makukula'yı, 2.5 milyon Euro gibi bir miktara bonservisini elinde bulunduran Benfica'dan transfer ettiler.

Adı gibi tam bir arıza bu adam. Trabzon'a transferi son anda yattı, Kayseri'yi uzun süre bekletti ve bonservisini alamadılar, sonunda döndü dolaştı Manisa'ya imzayı attı. Ligde ilk 3 haftada tek puan alamayan takım olan Manisaspor'da bu transferle gol sorununu çözmeye çalışacak. Kötü bir kadroları yoktu zaten ancak teknik direktörden kaybediyorlar bence. Hakan Kutlu, bundan önce yaşadığı başarısızlıkları da göz önünde bulundurduğumuzda son derece gelecek vaad etmeyen bir antrenör. Her şeye rağmen ligi tanıyan, kaliteli bir golcü aldılar ve mutlaka ödedikleri, bütçelerini zorlayan miktarın da karşılığını alacaklardır.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Liderliği Garantiledik: 79-77



12 Dev Adam, 2010 Dünya Şampiyonası'nda gruptaki 4. maçında Porto Riko'yu 79-77 mağlup ederek grup liderliğini garantiledi.

Gerçekten zor bir maç oldu. Özellikle savunma anlamında normal düzenimizi sahaya yansıtamadık. Tabi dünkü Yunanistan zaferinin ardından konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk normal. Uzun süre geride götürdüğümüz maçı son çeyreği iyi oynayarak kazanmayı başardık. Bu kadar iyi bir son çeyreğe rağmen 45 saniye içerisinde yaptığımız basit hatalarla Porto Riko'yu maça ortak ettik ve son şut imkanı bile verdik. neyseki bir iş kazasına uğramadan kazandık maçı.

Kerem Gönlüm bu galibiyetin 1 numaralı mimarıdır. Rakibin farkı 9 sayıya kadar çıakrdığı bölümde kenardan gelerek müthiş bir katkı yaptı ve hem takımı bire bir oyunlarıyla hücumda sürükledi, hem de savunma direncini canlandırdı. Semih Erden de maçın dengelendiği bölümlerde hücumda sahne alarak rakip uzunları oldukça yıprattı.

Grupta bir tek Çin maçımız kaldı. O maçta Tanjevic az şans bulan oyuncuları kullanacaktır ağırlıklı olarak. Bu da rotasyonumuzun ana oyuncularına için ekstra bir dinlenme şansı yaratacak.

Vaart Tottenham'da



Real Madrid
'in satılık listesine koyduğu Rafael Van der Vaart'ın transferi sonunda gerçekleşti. Schalke'nin de ciddi şekilde ilgilendiği bilinen 27 yaşındaki Hollandalı futbolcu, 11 milyon Euro bonservis bedeliyle Tottenham'a transfer oldu.

Real Madrid'in Schuster döneminde topladığı Hollandalılardan biriydi Vaart. 2010'un en iyi orta saha oyuncusu seçilne Sneijder dahil, önce alınıp, ardından yüzüne bile bakılmayanlardandı yani. Devamlı olarak oynadığında, ona güvenildiğinde neler yapabildiğini Hamburg'da kaptan olarak gösterdi zamanında. Premier Lig temposuna ayak uydurup uyduramayacağı merak konusu ancak Tottenham'a yararlı olacağı kesin. Zaten lig seçmeyip, sadece Şampiyonlar Ligi'ne katılan bir takıma gitmeyi düşünse daha cazip bir teklifte bulunan Schalke'yi seçerdi.

Fatih Tekke Beşiktaş'ta



Beşiktaş, transferin son gününde Rubin Kazan'da forma giyen milli futbolcu Fatih Tekke'yi kadrosuna kattı. 32 yaşındaki futbolcu ile görüşmelere başlandığı borsaya bildirdi, 750 bin Euro bonservis bedeliyle 2 yıllık sözleşme imzalanacak.

Quaresma ve Guti transferlerinin ardından forvete de kaliteli bir yabancı oyuncu transferi bekleyen Beşiktaşlıları adeta şoke eden bir transfer oldu bu. Robinho, Adebayor ve son olarak da Robbie Keane derken Rusya'da gözlerden uzak top koşturan Fatih Tekke'nin alınması bir hayli süpriz oldu. Son yıllarda yaşadığı düşüş ortada. Düzenli olarak forma giyemedi ve milli takıma da çağırılmadı uzun süre. Kalitesi belli olan bir futbolcu, fakat şu anda Beşiktaş'ın as forveti gibi görünen Bobo'dan daha üst düzey bir isim değil. Yani Nobre de varken alınmasa da olurdu diye düşünüyorum.

Son Herkül: Drenthe



La Liga'nın yeni ekiplerinden Hercules transferde hız kesmeye hiç niyetli değil anlaşılan. Hatrı sayılır forvetlerden Nelson Valdez, ardından da dünyaca ünlü veteran golcü David Trezeguet'i kadrolarına katarak büyük sükse yapmışlardı. Bu kez de Real Madrid'in 23 yaşındaki Hollandalı sol kanat oyuncusu Royston Drenthe'yi sezon sonuna kadar kiraladılar.

Henüz İspanya 1. Ligi'ne yükselmiş bir takım için çok fazla transferler bunlar. Bu transferleri gerçekleştirirken oyuncuların nasıl ikna edildiği ve maddi kaynağın nasıl yaratıldığı ise tam bir merak konusu. Yalnız bu takımda bir şeyler var. İspanya'nın City'si haline gelebilirler 2-3 sene içerisinde, demedi demeyin. Neyse, Drenthe maç içinde sol kanadın her santimine ayak basarak, devamlı gidip gelen hücum ağırlıklı bir oyuncudur. Katkı sağlar şüphesiz, çok daha büyük kulüpleri hak ediyor zaten.

Borriello Roma'ya Kiralandı


Barcelona'dan İbrahimoviç'i, ardından M.City'den Robinho'yu alarak ciddi anlamda hedef büyüten Milan, bir türlü istenileni veremeyen forvet oyuncularını elden çıkarmaya başladı.

Önce Huntelaar'ı Schalke'ye postalayan Milan yönetimi, Borrielloyu'da Roma'ya kiralayarak hücum hattında şişkinliği sonlandırdı. Milan kulübünden yapılan açıklamada, kiralama ücretine ilişkin bilgi verilmedi. Ancak İtalyan basınına yansıyan haberlere göre Roma, kiralama bedeli olarak Milan'a 2 milyon avro ödeyecek. Ayrıca anlaşmanın satın alma opsiyonu da bulunuyor. Buna göre Roma, sezon sonunda 13 milyon avroyu gözden çıkartması halinde, Borriello'nun bonservisini de alabilecek.

Kakha Kaladze Genao’da


Milan’ın defasında yıllardır Nesta ile iyi bir ikili oluşturan tecrübeli oyuncusu Kakha Kaladze, Genao’ya transfer oldu.

Yapılan transferler ve yaşadığı sakatlıklar sonrası takımda yer bulması zora giren Kaladze, daha fazla forma giyebileceği bir takıma gitmek istediğini açıklamıştı. Zaten geçtiğimiz sezonun devre arasında alınan Mario Yepes'te onun forma şansı bulmasını iyice zorlaştırmışıtı.

Genoa'da bu sene yaptığı transferlerle baya iddalı geliyor ve en azından ilk 4'ü zorlayacaklardır.