12 Eylül 2010 Pazar
Rüya Değil Finaldeyiz!
Ne söylenilebilir ki? Yüreklerinize, bileklerinize sağlık. Hala daha sesim yerine gelmedi ama olsun, feda olsun. 2001'in rövanşı alındı. Acı acı hem de. Türk basketbolunda bir devrim. Bir mucize. Burdan sonra ne olursa olsun unutulmayacaksın 12 Dev Adam.
Bugün 21:30'da rakibimiz ABD. Altın madalya için savaşıyoruz.
11 Eylül 2010 Cumartesi
Sıra 2001'in Rövanşında
Malum bugün Sırbistan ile Türk basketbol tarihinin en önemli maçına çıkıyoruz. Biraz nostalji yapalım. Bundan 9 sene önce, ülkemizde düzenlenen 2001 Avrupa Şampiyonası'nda finale kadar yükselmiş, ancak o zamanki adıyla Yugoslavya'nın tarihindeki altın kadrolarından birine(Milan Guroviç, Marko Jariç, Dejan Tomaseviç, Predrag Drobnjak, Predrag Stojakovic, Dejan Bodiroga vs.) kaybederek 2. olmuştuk. Türk basketbol tarihinin en önemli maçıydı. Finale kadar her maçını son derece zor bir şekilde kazanıp, çok da iyi basketbol oynamadan gelen 12 Dev Adam, finalde her turnuvada olduğu gibi Sırbistan'ın hakemler tarafından kollanmasına kurban gitmişti. Ev sahibi olduğumuz bir turnuvada hakemlere yenilmiştik yani.
Tabi bu hakem olayının geçmişi turnuvanın daha önceki maçlarına dayanıyor. Ankara grubunda İspanya'yla oynadığımız maçta hakemler bizim leyhimize haklı olmayan kararlar verip, biz de maçı kazanınca İspanyollar kıyameti koparıp, ortalığı birbirine katmıştı. İspanya koçu hakemin cebine elini sokmuş, "para mı aldın lan" tarzı bir ifadede bulunmuş ve diskalifiye edilmişti. Turnuvadan çekilme noktasına getirmişlerdi işi. Onlar bu kadar ağlayınca da eyyamcı FIBA, daha sonraki maçlarımıza hep daha önce yönettiği Türkiye maçlarında milli takımımıza karşı olumsuz tutumlar sergileyen hakemleri atamıştı.
Final maçına İspanyol(!) Eduardo Sancha'yı atarak adeta İspanyolları teselli etmiş ve "içiniz rahat olsun" mesajı vermişti. Nitekim şerefsiz İspanyol maça damgasını vurmuş ve 2. yarıdan itibaren maçı dengede götüren milli takımımız karşısında oyunun kontrolünü eline alıp, saçma sapan hücum faulleri ve diğer abuk subuk düdükler çalarak gardımızı düşürmüştü.
Yugoslavya'yı yenip o turnuvayı kazansak, Dünya'da büyük yankı uyandıracağımız gibi Türk basketbolunda da bir devrim gerçekleşecekti. Fakat olmadı, kaderimizdi belki de. Finale kadar yırtını yırtına gelmiştik çünkü. Bugünkü yarı final maçına ise bambaşka bir hava ile çıkıyoruz. Turnuvada şu ana kadar oynadığımız tüm maçları rahat kazandık ve gerçekten saygı duyulacak bir takım olduk. İşte şimde sıra 2001'in rövanşını almada, Türk basketbolunda devrim yaratmak için ilk adımı atmada, final kapısından içeri girmede.
Basketbolun melekleri seninle olsun 12 Dev Adam.
10 Eylül 2010 Cuma
Hafta Sonu Futbol
10 Eylül Cuma
20.00 Bursaspor – Eskişehirspor (Lig tv)
21.30 Hoffenheim – Schalke (Trt 3)
11 Eylül Cumartesi
14.45 Everton – Manchester United (Spormax)
16.30 Borussia Dortmund – Wolfsburg (Trt 3)
16.30 Orduspor – Güngören Belediye (Trt 1)
17.00 West Ham – Chelsea (Spormax)
17.00 Arsenal – Bolton (Spormax)
19.00 Konyaspor – Bucaspor (Digi)
19.00 Denizlispor – Çaykur Rize (Trt 1)
19.00 Kayserispor – Fenerbahçe (Lig tv)
19.00 Barcelona – Hercules (Ntv)
19.45 Ajax – Williem II (Beyaz tv)
21.00 Real Madrid – Osasuna (Ntvspor)
21.30 Türkiye – Sırbistan (Dünya Basketbol Şamp. Yarı Final – Ntv)
21.30 Beşiktaş – Ankaragücü (Lig tv)
21.30 Manisaspor – Antalyaspor (Digi)
22.00 Lens – Lille (Kanal A)
12 Eylül Pazar
13.30 Brescia – Palermo (Fox tv)
13.30 NAC Breda – Feyenoord (Beyaz tv)
14.00 Lokomotiv Moscow – CSKA Moscow (Spormax)
18.00 Birmingham – Liverpool (Spormax)
22.00 Botafogo – Sao Paulo (Spormax)
22.00 Marseille – Monaco (Kanal A)
13 Eylül Pazartesi
19.00 Trabzonspor – Sivasspor (Lig tv)
19.00 Kasımpaşa – Karabükspor (Digi)
21.30 Galatasaray – Gaziantepspor (Lig tv)
21.30 Gençlerbirliği – İstanbul Belediye (Digi)
22.00 Stoke City – Aston Villa (Spormax)
9 Eylül 2010 Perşembe
12 Dev Adam Yarı Finalde
Söylecek bir şey bulamıyorum artık. Muhteşemsiniz. Slovenya gibi turnuvanın favorilerinden birini, çeyrek final maçında 95-68'le yenmek muazzan bir olaydır. İlk hedef, yani madalya geldi. Şimdi hedef büyültüp, kupaya doğru yol alma zamanı. Helal olsun 12 Dev Adam. Aynen devam. Bu başarıdan sonra da Sırbistan'la oynayacağımız yarı final maçına gitmek farz oldu artık. Hep beraber formalarla Sinan Erdem Spor Salonuna!
8 Eylül 2010 Çarşamba
Teoooodosiiiiiiiiic
Bitime 3 saniye kala 9 metreden kaldırıp attı ve Sırbistan'ı yarı finale taşıdı 92-89'la Milos Teodosic. Ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu, kötü oynadığında bile maç kazandırabileceğini gösterdi. Turnuvada şu ana kadar izlediğim en kaliteli maçtı. Orucu zor açtım o kadar heyecanlıydı ki :) Özellikle 2. devrede top bir o potada, bir bu potadaydı. 10 saniye içerisinde 3 kez hücum ediliyordu neredeyse.
Sırbistan maçı uzun süre hata yapmadan önde götürmenin karşılığını aldı. Velickovic, Savanovic ve de Keşeli'den süpriz katkı aldılar. Son periyotta kullandıkları her atış girdi neredeyse, müthiş yüzdeli attılar. İspanya ise tecrübesiyle 2 kez 8 sayıdan geri gelmeyi başardı son periyotta ama Navarro'ya skor anlamında destek olan 1 kişi bile çıkmayınca kaybettiler. Yine de 3 saniyede maçı uzatma şansı yakaladılar, Garbajosa yaptığı hatayla haradı onu da.
Belki İspanya'nın maçı kaybetmesini önleyemedi ama Juan Carlos Navarro şu anda Avrupa basketbolunun en iyi oyuncusudur benim gözümde. Böyle bir oyunu okuma yeteneği ve liderlik özelliği olamaz. İspanya'nın elenmesine sırf Navarro yüzünden üzüldüm. Sırbistan'ı da tebrik etmek lazım başka koç Ivkovic olmak üzere, çok iyi bir "takım" yaratmış.
Slovenya'yı geçmemiz halinde çok çetin bir maç oynayacaz. Umarım geçeriz, çünkü Slovenya bu takım karşısında tutunamaz yarı finalde. Biz yarı finale yükselirsek dişe diş oynarız, onlarla 2 kez hazırlık maçı yapmamızın da avantajını kullanırız.
7 Eylül 2010 Salı
Stresi Seviyoruz: 3-2
Belçika'yı zor da olsa geriye düştüğümüz maçta Hamit, Semih ve Arda'nın golleriyle geçmeyi başardık ve eleme grubunda 2'de 2 yaparak önemli bir avantaj elde ettik. Fakat yine son dakikalar 10 kişi rakibe karşı büyük bir kriz şeklinde geçti. Sırtım dönük izledim resmen son saniyeleri. Hava toplarına çok hakim olmaları büyük sıkıntı yarattı, yan top zaaflarımızı uzun boylu oyuncularıyla iyi değerlendirdiler.
Bu kadar abartılan, korktuğumuz Belçika'ya ,10 kişiyle kapanıp hücumda 0 etkinlik gösterdi, Servet ve Ömer'i zorlayan 1 tane atakları yok. 6 tane stoper, 2 tane ön libero ile tamamen oyunu kitleme amacıyla gelmişler. Senin bunu görüp ofansif bir kadro çıkarman ve maçın başından itibaren rakibe saldırman gerekirken 3 tane ön liberoyla başlayıp bizleri kanser ediyorsun. Aurelio veya Selçuk'tan biri çok gereksizdi, göbekte Hamit-Emre'yle başlayıp sağ açıkta adam gibi bir kanat oyuncusu kullansak, bir de forvete adam gibi birini koysak bu kadar sıkıntıya girmezdi maç. Hiddink'in ödü patlamış sanki Belçika'dan, forvetsiz ve 3 ön liberoyla çıkıyor sanki İspanya'ya karşı oynuyoruz gibi.
Diğer bir sıkıntı ise kulüp takımlarımızda salgın haline gelen yan top sorununun milli takıma da bulaşması. 2 tane komedi filmi gibi gol yedik. İkinci Onur'un hatası yüzünden geldi belki ama ilki yuh dedirten bir goldü resmen. Ön direğe kesilen topa Servet vuramıyor, kaleci dahil herkes izliyor. Artık biz Avrupa Şampiyonası'nda falan olacaksak bu golleri minimize etmemiz lazım. Üüzldüğüm nokta bu zaafımızın bilinmesine rağmen teknik heyet tarafından düzeltmek için üstüne gidilmemesi.
Son olarak, hep puan kaybettikten sonra eleştirmiş olmayalım, hakem çok kötü bir maç yönetti. Sonuca etki etmedi belki ama bu tarz bir eleme grubu maçı için oldukça tecrübesiz olduğu görüldü. Maçın kalitesini de bir hayli aşağı çekti.
Uzay Basketbolu = ABD
Bugün ABD'yi final turu maçında Angola'ya karşı salonda izleme şansı buldum. Tribünden bakınca sanki teleskopla gezegenleri, yıldızları izliyormuş etkisi yarattı bende.
FIBA standartlarının çok ama çok üstünde bir basketbol oynuyorlar gerçekten. Bugün de 121-66 gibi bir skorla mağlup ettiler Angola'yı. Rakipte öyle çok zayıf diyebileceğimiz bir takım değil, Almanya'yı yenerek son 16'ya kadar geldiler sonuçta. Yalnız Amerika'nın "atletizm" üstünlüğü çok göze batıyor. Onların bu atletliğine yakın sayılabilecek tek takım Fransa'ydı, onları da biz saf dışı bıraktık. Hücumdaki çabuklukları, akıcıkları da yetmiyor, savunmada kısa 5'in verdiği avantajla topa baskı yaparak en az 3 hücumdan birinde top kaybettiriyorlar rakiplerine. Billups'ın abiliği, Durant'in liderliği ve skor gücü, Odom'ın savunması, Rose'un topa yaptığı baskıyla savunma direncini başlatması ve kenardan gelen her oyuncunun anında maça ısınması gerçekten muazzam.
Milli takımımızla olası bir final eşleşmesinde aman diyim. Zaten bizim hızımızı kesebilecek tek takım gibi görüyorum onları turnuvada.
5 Eylül 2010 Pazar
Çeyrek Finaldeyiz: 95-77
12 Dev Adam "madalya" yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Son kurbanımız final turunda Fransa oldu. Oldukça rahat bir maç çıkararak rakimizi 95-77 mağlup ettik ve çeyrek final biletini aldık.
Hİdayet turnvuadaki en iyi maçını oynadı. 20 sayı atarken, bu sayıların büyük bölümü tam takımın ihtiyacı olduğu anlarda geldi. Sinan Güler kenardan müthiş katkı yaptı. Attığı 17 sayının yanında, savunma da takımın direncini başlatan oyuncu oldu. Uzun lafın kısası, yine ayakta alkışlanacak, son ana kadar mücadele eden ve yaptığı müthiş savunmanın karşılığında her türlü hücumda alan bir milli takım izledik. Fransa ile son periyotta fark açıldıktan sonra bulduğu boş üçlüklerin dışında hiçbir varlık gösteremedi oyunda. En iyi ve belki de tek dış şutörleri Geleballe, maç boyunca sadece 2 top kullanabildi. Zaten bu da ne denli iyi bir savunma yaptığımızın göstergesi.
Son periyotun başlarında Kerem Tunçeri bir pozisyonda sol ayağını tutarak yere düştü ve ardından kenara gelip maçın sonuna kadar oynamadı. Ayağının üstüne basabiliyordu fakat acı çektiği de belliydi. Önemli bir şeyi olmamasını diliyoruz, çünkü çok formda ve müthiş yönetiyor takımı.
Çeyrek finaldeki rakibimiz bugün bizden önceki maçta Avustralya'yı 87-58'le bozguna uğratan Slovenya oldu. Bu skoru elde etmelerinde Avsutralya'nın çok kötü bir günlerinde olmaları da etkiliydi tabi. Ne olursa olsun, madalya yolunda bizim için rakibin farketmemesi gerekiyor artık.
Son olarak, tüm Türk halkı olarak kenetlendiğimizin bir göstergesi; A Milli Futbol Takımı da tam kadro maçtaydı:
Futbolcu Olacak Çocuk
Burdan izleyebilirsiniz.
Etiketler:
bayern münih,
lionel messi,
maradona,
noah shawn
4 Eylül 2010 Cumartesi
Final Turu İlk Gün Maçları
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda eleme turu maçlarının ikisi bugün tamamlandı. Sinan Erden Spor Salonu'nda oynanan karşılaşmalar sonucunda Sırbistan ve İspanya beklendiği üzere adını çeyrek finale yazdıran ülkeler oldu.
Sırbistan 73-72 Hırvatistan
Eleme turu maçına yakışır bir mücadeleye sahne oldu maç skordan da anlaşılacağı gibi. Hırvatistan beklentilerin aksine Sırbistan karşısında oldukça iyi bir direnç gösterdi. Özellikle en zayıf yönleri gibi gözüken pota altı savunmasını başarıyla uyguladılar. Fakat Sırbistan "takım olma"nın getirdiği avantajla hep bir adım öndeydi maç içerisinde. Krstic&Rasic ikilisi ön plana çıktılar. Uzun süre dengede giden maçta skor 70-70' gelince, topu orta sahadan oyuna sokan Sırbistan, koç Ivkovic'in çizdiği oyunu başarıyla uygulayarak boş turnikeyle öne geçti. Hırvatistan hücumunda ise 6 saniye kala içeri drive eden Popovic faul yaptırmayı başardı, 2/2 attı. Eli sıcak olan, maçın yıldızı Rasic ile son hücumu kullanan Sırbistan, 1 saniye kala 2 serbest atış şansı yakaladı. Rasic ilk atışı sokunca, ikinciyi bilerek kaçırarak süreyi eritti ve takımına çeyrek finale vizesini getirdi.
İspanya 80-72 Yunanistan
Maçın son 1.5 periyotuna yetişebildiğimden öncesi hakkında pek bilgim yok. Yunanistan, İspanya'nın hücumdaki üretkenliğine cevap vermeyi başarsa da savunma anlamında rakibine göre yetersiz kalmış bu bölümde istatistiklere bakıldığında. 3. çeyreğin ortalarından itibaren Yunanistan istediği kıpırdanmayı yaptı. Özellikle turnuvadaki en iyi maçını oynayan Diamantidis'in hücumda sazı eline alması ve Schortsanitis'in pota altındaki dominantlığını kullanmasıyla farkı eritmeyi, hatta bir ara öne geçmeyi bile başardılar. Son çeyreğe İspanya iyi başladı ve çeyreğin başındaki iyi basketbolunu çeyreğin sonuna kadar sürdürdü. Navarro'nun devreye girerek attığı 11 sayıyla ve yaptıkları alan savunmasıyla galibiyete ulaştılar. Böylece günün 2. maçında da süpriz olmadı ve İspanya çeyrek finale yükselen 2. takım oldu.
Bugün oynanacak maçlarla 2 çeyrek finalist daha belli olacak;
Slovenya - Avustralya / 18:00 Türkiye - Fransa / 21:00
Kalbimiz 12 Dev Adam'la. Fransa engelini de aşarak yolumuza tam gaz devam edeceğiz inşallah.
Sırbistan 73-72 Hırvatistan
Eleme turu maçına yakışır bir mücadeleye sahne oldu maç skordan da anlaşılacağı gibi. Hırvatistan beklentilerin aksine Sırbistan karşısında oldukça iyi bir direnç gösterdi. Özellikle en zayıf yönleri gibi gözüken pota altı savunmasını başarıyla uyguladılar. Fakat Sırbistan "takım olma"nın getirdiği avantajla hep bir adım öndeydi maç içerisinde. Krstic&Rasic ikilisi ön plana çıktılar. Uzun süre dengede giden maçta skor 70-70' gelince, topu orta sahadan oyuna sokan Sırbistan, koç Ivkovic'in çizdiği oyunu başarıyla uygulayarak boş turnikeyle öne geçti. Hırvatistan hücumunda ise 6 saniye kala içeri drive eden Popovic faul yaptırmayı başardı, 2/2 attı. Eli sıcak olan, maçın yıldızı Rasic ile son hücumu kullanan Sırbistan, 1 saniye kala 2 serbest atış şansı yakaladı. Rasic ilk atışı sokunca, ikinciyi bilerek kaçırarak süreyi eritti ve takımına çeyrek finale vizesini getirdi.
İspanya 80-72 Yunanistan
Maçın son 1.5 periyotuna yetişebildiğimden öncesi hakkında pek bilgim yok. Yunanistan, İspanya'nın hücumdaki üretkenliğine cevap vermeyi başarsa da savunma anlamında rakibine göre yetersiz kalmış bu bölümde istatistiklere bakıldığında. 3. çeyreğin ortalarından itibaren Yunanistan istediği kıpırdanmayı yaptı. Özellikle turnuvadaki en iyi maçını oynayan Diamantidis'in hücumda sazı eline alması ve Schortsanitis'in pota altındaki dominantlığını kullanmasıyla farkı eritmeyi, hatta bir ara öne geçmeyi bile başardılar. Son çeyreğe İspanya iyi başladı ve çeyreğin başındaki iyi basketbolunu çeyreğin sonuna kadar sürdürdü. Navarro'nun devreye girerek attığı 11 sayıyla ve yaptıkları alan savunmasıyla galibiyete ulaştılar. Böylece günün 2. maçında da süpriz olmadı ve İspanya çeyrek finale yükselen 2. takım oldu.
Bugün oynanacak maçlarla 2 çeyrek finalist daha belli olacak;
Slovenya - Avustralya / 18:00 Türkiye - Fransa / 21:00
Kalbimiz 12 Dev Adam'la. Fransa engelini de aşarak yolumuza tam gaz devam edeceğiz inşallah.
Güiza Yaşıyor mu?
2 sene önce Euro 2008'in ardından teknik direktör Aragones'le birlikte şu şekilde geldi Fenerbahçe'ye;
Anelka ve Kezman facialarının ardından 27 golle Mallorca forması altında La Liga gol kralı olan, aynı zamanda da İspanya'nın EURO 2008'deki önemli parçalarından Güiza'nın 14 milyon Euro gibi bir rakama Fenerbahçe'ye transfer oluşu herkesi heyecanlandırdı tabi zamanında.
Kim tahmin ederdi ki bu adamın 2 sene sonra kendisine kulüp bulamayacak hale geleceğini? Aynı Güiza, Fenerbahçe forması altında geçirdiği 2 sezon sonrasında taraftar tarafından aforoz edilen forvetler listesine girdi. Kaçırdığı akıl almaz goller hala herkesin dilinde ve alay konusu olmuş durumda. Hakkında her gün yeni geyikler dönüyor. Geçtiğimiz sezon bir maçta oyundan çıkarken taraftarın onu ıslıklamasının ardından kulübede ağladıktan sonra tepkiler biraz olsun azalmıştı. Fakat formsuzluğuna rağmen Daum'un onda ısrar etmesi, üstüne bir de kaçan şampiyonluk derken 1 numaralı günah keçisi oldu Güiza.
Yukarıdaki fotoğraf her şeyi açıklıyor belki de. Şu anda at hırsızından farksız olan tipiyle ülkesi İspanya'nın yolunu tutmuş durumda, ama tedavi için. Aykut Kocaman'ın "eğer takımda kalırsa ondan faydalanmak zorunda kalacağım" dediği eski La Liga gol kralına transfer dönemi boyunca sadece 2 talip çıktı; Rubin Kazan ve Hercules. Fakat transferi gerçekleşmedi ve Fenerbahçe'nin elinde patladı sözleşmeli futbolcu olarak. 6+2+2'nin son +2'si olacak ve devre arasına kadar maça çıkmayacak gibi duruyor.
Çok klasik olacak ama; nerden nereye... Ve tabi ki nerden geldim İstanbul'a?!
Anelka ve Kezman facialarının ardından 27 golle Mallorca forması altında La Liga gol kralı olan, aynı zamanda da İspanya'nın EURO 2008'deki önemli parçalarından Güiza'nın 14 milyon Euro gibi bir rakama Fenerbahçe'ye transfer oluşu herkesi heyecanlandırdı tabi zamanında.
Kim tahmin ederdi ki bu adamın 2 sene sonra kendisine kulüp bulamayacak hale geleceğini? Aynı Güiza, Fenerbahçe forması altında geçirdiği 2 sezon sonrasında taraftar tarafından aforoz edilen forvetler listesine girdi. Kaçırdığı akıl almaz goller hala herkesin dilinde ve alay konusu olmuş durumda. Hakkında her gün yeni geyikler dönüyor. Geçtiğimiz sezon bir maçta oyundan çıkarken taraftarın onu ıslıklamasının ardından kulübede ağladıktan sonra tepkiler biraz olsun azalmıştı. Fakat formsuzluğuna rağmen Daum'un onda ısrar etmesi, üstüne bir de kaçan şampiyonluk derken 1 numaralı günah keçisi oldu Güiza.
Yukarıdaki fotoğraf her şeyi açıklıyor belki de. Şu anda at hırsızından farksız olan tipiyle ülkesi İspanya'nın yolunu tutmuş durumda, ama tedavi için. Aykut Kocaman'ın "eğer takımda kalırsa ondan faydalanmak zorunda kalacağım" dediği eski La Liga gol kralına transfer dönemi boyunca sadece 2 talip çıktı; Rubin Kazan ve Hercules. Fakat transferi gerçekleşmedi ve Fenerbahçe'nin elinde patladı sözleşmeli futbolcu olarak. 6+2+2'nin son +2'si olacak ve devre arasına kadar maça çıkmayacak gibi duruyor.
Çok klasik olacak ama; nerden nereye... Ve tabi ki nerden geldim İstanbul'a?!
3 Eylül 2010 Cuma
Final Turu Eşleşmeleri
Ülkemizde düzenlenen 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda grup maçlarının ardından eleme turu eşleşmeleri belli oldu. İstanbul'da oynanacak eşleşmeler ve maç programı şöyle;
Sırbistan - Hırvatistan / 4 Eylül 2010 / 18:00
Sırbistan açık ara favori. Özellikle pota altında Hırvatistan'a karşı olan üstünlüklerini en iyi şekilde kullanacaklardır.
İspanya - Yunanistan / 4 Eylül 2010 / 21:00
Komşu bu kez erken veda edecek. İspanya'yla eşleşmemek için bir yerlerini yırttılar ama başaramadılar. İspanya "turnuva takımı" olduğunu gösterir bu eşleşmede.
Slovenya - Avustralya / 5 Eylül / 18:00
Slovenya grup maçlarındaki performansıyla bir adım önde. Avustralya pota altı oyuncularına bağlı olarak oynayan bir takım. Slovenya hücum çeşitliliğiyle turu geçer diye düşünüyorum.
Türkiye - Fransa / 5 Eylül / 21:00
Şu ana kadar her şeyin bizim adımıza mükemmel ilerlemesine rağmen rahat konuşamıyorum. Fransa son derece dengesiz bir takım. Umarım biir kaza olmaz bu kadar iyi giderken.
ABD - Angola / 6 Eylül / 18:00
Salonu dolduranlar, bir eleme maçından farklı olarak şov maçı havasında bir karşılaşma izlerler. ABD parçalar.
Rusya - Yeni Zelanda / 6 Eylül / 21:00
Milli takımdan sonra en çok maçını izlediğim takım Rusya. Bu maçı kazanmaları için Ponkrashov ve Monia'nın gününde olması yeter. Yeni Zelanda'da Penny ile bir yere kadar.
Livtanya - Çin / 7 Eylül / 18:00
Litvanya hepimizi şaşırttı grup maçlarındaki performansıyla. Çin, Wang ve Jianlian üzerine endeksli bir takım. Litvanya'nın hücumdaki akıcılığına direnemezler.
Arjantin - Brezilya / 7 Eylül / 21:00
Arjantin ciddi bir madalya adayı bana göre. Güney Amerika derbisi hiç kolay geçmez ancak Arjantin'deki Delfino&Scola ikilisine çözüm bulamaz Brezilya.
Dünya Basketbol Şampiyonası | Grup Maçları
6 takımdan oluşan, toplam 4 grubun bulunduğu ve gruplarında ilk 4 sırayı alan takımların üst tura çıktığı 2010 Dünya Şampiyonası'nın grup maçları ayağı tamamlandı. Üst tura yükselen takımlar:
A Grubu; 1. Sırbistan, 2. Arjantin, 3. Avusturya, 4. Angola
Almanya'nın 5. olarak elenmesi süpriz oldu. Geçtiğimiz seneki Avrupa Şampiyonası'nda iyi bir netice ele eden takımın aynen Türkiye'ye gelmesine rağmen Angola'nın gerisinde kaldılar.
B Grubu; 1. ABD, 2. Slovenya, 3. Brezilya, 4. Hırvatistan
Amerika çok rahat maçlar oynadı Brezilya maçı hariç. Diğer çıkan takımlar arasında süpriz yok.
C Grubu; 1. Türkiye, 2. Rusya, 3. Yunanistan, 4. Çin
12 Dev Adam turnuvanın yenilgisiz takımlarından biri. Performansımızı bilmeyen yok zaten. Bunun dışında gruptaki son maçında İspanya'yla eşleşmemek için bilerek Rusya'ya kaybeden Yunanistan ne yazık ki eşleşmekten korktuğu rakibinden kaçamadı.
D Grubu; 1. Litvanya, 2. İspanya, 3. Yeni Zelanda, 4. Fransa
Litvanya beklentilerin çok üstünde bir performansla yenilgisiz lider çıktı. İspanya oynadığı basketbolla tatmin etmezken, Fransa'da Yunanlıların oyununa karşılık olarak Yeni Zelanda'ya bilerek kaybederek bizimle eşleşti.
Kazakistan 0-3 Türkiye
A milli takımımız, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde ilk grup maçında Kazakistan'ı deplasmanda 3-0 mağlup etti. Goller Arda, Hamit ve Nihat'tan.
10. dakikadan itibaren zayıf rakibimize karşı oyuna ağırlığımızı koyduğumuzu söylemek mümkün. Nitekim baskımızın karşılığını 24 ve 26'da bulduğumuz 2 golle aldık. İkisi de duran top golü, oldukça başarılı organizasyonlardı. İlkinde Ömer Erdoğan'ın direkten dönen topunu Arda tamamladı. (Ona da ayrı bir parantez açmak lazım, ilk milli maçında sırıtmadı) Diğerinde Dışarı kesilen topu ayağına müthiş oturtan Hamit, müthiş bir vuruşla tam çatalın ordan golü yaptı. Gerçekten şapka çıkarakılacak bir goldü. 2-0'dan sonra 2. yarı tamamen rölanti havasında, basit paslaşmalarla geçti. Nihat'la araya bir tane daha sıkıştırırarak 3 puanı 3 golle aldık.
Arda yine milli takımda oynuyor sadece. Arkasında Emre, Hamit gibi isimlerin olması rahatlatıyor onu. Aynı şekilde Nihat'ta milli takımda iyi oynuyor. Takım olarakta Belçika maçı öncesinde moral açısından yerinde bir galibiyet aldık. Darısı Belçika maçına diyelim.
5'te 5 Yaptık: 87-40
Dünya Basketbol Şampiyonası grubumuzun son maçında Çin ile oynadığımız formalite maçını 87-40 gibi ezici bir üstünlükle kazandık. Bu galibiyetle beraber grubumuzu yenilgisiz tamamladık.
Bu maç öncesinde grubun en zayıf halkası gibi gözüken Fildişi'nin Porto Riko'yu yenmesi Çin'in grup 4.sü olarak 2. tur vizesi almasını sağladı. 3 sayılık fark Porto Riko'ya, 12 sayılık fark Fildişi'ne gruptan çıkmak için yararken, maç 9 sayı farkla bitti ve iki takım birbirini yaktı. Dolayısıyla bizim için formalite olan maç Çin için de aynı şekli aldı.
Hidayet, Ersan, Ömer Onan ve Kerem Tunçeri gibi takımda falza süre alıp yükü çeken oyuncularımızı dinlendirme fırsatı bulduk. Sinan Güler, Oğuz Savaş ve özellikle de Semih Erden maça damga vurdu. Bu üçlü sayesinde 2. yarı tamamen şov havasında geçti. Maçı bu denli farklı kazanmamızda ve Çin'i bu kadar ezmemizde rakibin de önündeki eleme maçını düşünerek 2 yıldızı Zhizhi Wang ve Yi Jianlian'ı dinlendirmesi önemli bir rol oynadı tabi.
Ankara seyircisine 5'te 5'le güzel bir veda oldu. Darısı İstanbul'a diyelim. 2. turdaki rakibimiz de Fransa oldu bu arada, Yeni Zelanda'ya bilerek 12 sayı farkla kaybederek Yunanistan yerine bizle oynamayı seçtiler. Yunanlılar'da Rusya'ya kaybetti, fakat İspanya'dan kaçamadılar.
İzlandalılar İş Başında
Sansasyonel gol sevinçleriyle adını duyuran İzlanda'nın Stjarnan takımı futbolcuları hız kesmiyor. Her yeni maç yeni bir gösteri demek onlar için. Son olarak 3-2 kaybettikleri Fram maçının ardından "insan tuvalet" adlı sevinç gösterisini yaptılar. Bu sefer pek olmamış ama. Yani bir nevi suyunu da çıkarttılar artık.
Video için burdan
2 Eylül 2010 Perşembe
Makukula Manisaspor'da
Manisaspor kurtarıcısını transferin son saatlerinde bulabildi. Geçtiğimiz sezon Kayserispor forması altında ligde gol kralı olan 29 yaşındaki Portekizli Ariza Makukula'yı, 2.5 milyon Euro gibi bir miktara bonservisini elinde bulunduran Benfica'dan transfer ettiler.
Adı gibi tam bir arıza bu adam. Trabzon'a transferi son anda yattı, Kayseri'yi uzun süre bekletti ve bonservisini alamadılar, sonunda döndü dolaştı Manisa'ya imzayı attı. Ligde ilk 3 haftada tek puan alamayan takım olan Manisaspor'da bu transferle gol sorununu çözmeye çalışacak. Kötü bir kadroları yoktu zaten ancak teknik direktörden kaybediyorlar bence. Hakan Kutlu, bundan önce yaşadığı başarısızlıkları da göz önünde bulundurduğumuzda son derece gelecek vaad etmeyen bir antrenör. Her şeye rağmen ligi tanıyan, kaliteli bir golcü aldılar ve mutlaka ödedikleri, bütçelerini zorlayan miktarın da karşılığını alacaklardır.
Etiketler:
ariza makukula,
benfica,
kayserispor,
manisaspor
1 Eylül 2010 Çarşamba
Liderliği Garantiledik: 79-77
12 Dev Adam, 2010 Dünya Şampiyonası'nda gruptaki 4. maçında Porto Riko'yu 79-77 mağlup ederek grup liderliğini garantiledi.
Gerçekten zor bir maç oldu. Özellikle savunma anlamında normal düzenimizi sahaya yansıtamadık. Tabi dünkü Yunanistan zaferinin ardından konsantrasyon bozukluğu ve yorgunluk normal. Uzun süre geride götürdüğümüz maçı son çeyreği iyi oynayarak kazanmayı başardık. Bu kadar iyi bir son çeyreğe rağmen 45 saniye içerisinde yaptığımız basit hatalarla Porto Riko'yu maça ortak ettik ve son şut imkanı bile verdik. neyseki bir iş kazasına uğramadan kazandık maçı.
Kerem Gönlüm bu galibiyetin 1 numaralı mimarıdır. Rakibin farkı 9 sayıya kadar çıakrdığı bölümde kenardan gelerek müthiş bir katkı yaptı ve hem takımı bire bir oyunlarıyla hücumda sürükledi, hem de savunma direncini canlandırdı. Semih Erden de maçın dengelendiği bölümlerde hücumda sahne alarak rakip uzunları oldukça yıprattı.
Grupta bir tek Çin maçımız kaldı. O maçta Tanjevic az şans bulan oyuncuları kullanacaktır ağırlıklı olarak. Bu da rotasyonumuzun ana oyuncularına için ekstra bir dinlenme şansı yaratacak.
Vaart Tottenham'da
Real Madrid'in satılık listesine koyduğu Rafael Van der Vaart'ın transferi sonunda gerçekleşti. Schalke'nin de ciddi şekilde ilgilendiği bilinen 27 yaşındaki Hollandalı futbolcu, 11 milyon Euro bonservis bedeliyle Tottenham'a transfer oldu.
Real Madrid'in Schuster döneminde topladığı Hollandalılardan biriydi Vaart. 2010'un en iyi orta saha oyuncusu seçilne Sneijder dahil, önce alınıp, ardından yüzüne bile bakılmayanlardandı yani. Devamlı olarak oynadığında, ona güvenildiğinde neler yapabildiğini Hamburg'da kaptan olarak gösterdi zamanında. Premier Lig temposuna ayak uydurup uyduramayacağı merak konusu ancak Tottenham'a yararlı olacağı kesin. Zaten lig seçmeyip, sadece Şampiyonlar Ligi'ne katılan bir takıma gitmeyi düşünse daha cazip bir teklifte bulunan Schalke'yi seçerdi.
Etiketler:
rafael van der vaart,
real madrid,
schalke,
tottenham
Fatih Tekke Beşiktaş'ta
Beşiktaş, transferin son gününde Rubin Kazan'da forma giyen milli futbolcu Fatih Tekke'yi kadrosuna kattı. 32 yaşındaki futbolcu ile görüşmelere başlandığı borsaya bildirdi, 750 bin Euro bonservis bedeliyle 2 yıllık sözleşme imzalanacak.
Quaresma ve Guti transferlerinin ardından forvete de kaliteli bir yabancı oyuncu transferi bekleyen Beşiktaşlıları adeta şoke eden bir transfer oldu bu. Robinho, Adebayor ve son olarak da Robbie Keane derken Rusya'da gözlerden uzak top koşturan Fatih Tekke'nin alınması bir hayli süpriz oldu. Son yıllarda yaşadığı düşüş ortada. Düzenli olarak forma giyemedi ve milli takıma da çağırılmadı uzun süre. Kalitesi belli olan bir futbolcu, fakat şu anda Beşiktaş'ın as forveti gibi görünen Bobo'dan daha üst düzey bir isim değil. Yani Nobre de varken alınmasa da olurdu diye düşünüyorum.
Son Herkül: Drenthe
La Liga'nın yeni ekiplerinden Hercules transferde hız kesmeye hiç niyetli değil anlaşılan. Hatrı sayılır forvetlerden Nelson Valdez, ardından da dünyaca ünlü veteran golcü David Trezeguet'i kadrolarına katarak büyük sükse yapmışlardı. Bu kez de Real Madrid'in 23 yaşındaki Hollandalı sol kanat oyuncusu Royston Drenthe'yi sezon sonuna kadar kiraladılar.
Henüz İspanya 1. Ligi'ne yükselmiş bir takım için çok fazla transferler bunlar. Bu transferleri gerçekleştirirken oyuncuların nasıl ikna edildiği ve maddi kaynağın nasıl yaratıldığı ise tam bir merak konusu. Yalnız bu takımda bir şeyler var. İspanya'nın City'si haline gelebilirler 2-3 sene içerisinde, demedi demeyin. Neyse, Drenthe maç içinde sol kanadın her santimine ayak basarak, devamlı gidip gelen hücum ağırlıklı bir oyuncudur. Katkı sağlar şüphesiz, çok daha büyük kulüpleri hak ediyor zaten.
Etiketler:
hercules,
hollanda,
real madrid,
royston drenthe
Borriello Roma'ya Kiralandı
Barcelona'dan İbrahimoviç'i, ardından M.City'den Robinho'yu alarak ciddi anlamda hedef büyüten Milan, bir türlü istenileni veremeyen forvet oyuncularını elden çıkarmaya başladı.
Önce Huntelaar'ı Schalke'ye postalayan Milan yönetimi, Borrielloyu'da Roma'ya kiralayarak hücum hattında şişkinliği sonlandırdı. Milan kulübünden yapılan açıklamada, kiralama ücretine ilişkin bilgi verilmedi. Ancak İtalyan basınına yansıyan haberlere göre Roma, kiralama bedeli olarak Milan'a 2 milyon avro ödeyecek. Ayrıca anlaşmanın satın alma opsiyonu da bulunuyor. Buna göre Roma, sezon sonunda 13 milyon avroyu gözden çıkartması halinde, Borriello'nun bonservisini de alabilecek.
Kakha Kaladze Genao’da
Milan’ın defasında yıllardır Nesta ile iyi bir ikili oluşturan tecrübeli oyuncusu Kakha Kaladze, Genao’ya transfer oldu.
Yapılan transferler ve yaşadığı sakatlıklar sonrası takımda yer bulması zora giren Kaladze, daha fazla forma giyebileceği bir takıma gitmek istediğini açıklamıştı. Zaten geçtiğimiz sezonun devre arasında alınan Mario Yepes'te onun forma şansı bulmasını iyice zorlaştırmışıtı.
Genoa'da bu sene yaptığı transferlerle baya iddalı geliyor ve en azından ilk 4'ü zorlayacaklardır.
31 Ağustos 2010 Salı
Kaptan Gemisinde Kaldı
Bugün internet ortamında yoğun bir şekilde Arda Turan'ın yurt dışından bir takıma transfer olacağı konuşuldu, yazıldı, çizildi, edildi. Hatta iş Insua'nın sözleşmesine Arda'nın Liverpool'a transferiyle ilgili bir madde konulması gibi uçuk noktalara bile getirildi.
Galatasaray, Arda için gelen tek resmi teklifi bizzat yalanladı. Resmi siteden yapılan açıklamaya göre Atletico Madrid 11 milyon Euro önermiş, fakat Arda'nın şu durumda takımdan ayrılması mümkün değilmiş takım planlamasında önemli bir yere sahip olduğundan. Doğrusu da budur bana göre. 11 milyon Euro kabul edilse Galatasaray'ın bir transferden elde ettiği en yüksek gelir olacaktı belki de ama Galatasaray kaptanını kaybedecekti. Ortaya daha fazla iddianın atılmaması ve üretilen komplo teorilerinin kesilmesi açısından dayerinde bir açıklama yaptı Galatasaray.
Şimdi sıra Arda'da. Yeni transferlerle beraber gerçek performansını göstermek zorunda.
Etiketler:
arda turan,
atletico madrid,
galatasaray,
transfer
Bunun Adı İntikam! 76-65
Bugün büyük gün dedik, Yunanlılara karşı 2009 Avrupa Şampyionası'nın rövanşı alınacak dedik. 12 Dev Adam, bu 12 savaşçı yüzümü kara çıkartmadı ve müthiş bir basketbolla Yunanistan'ı 76-65'lik skorla yendi.
Müthiş savunmamızı ve disiplinden hiç kopmamamızı mı yazsam, Ersan'ın attıkça atmasını mı yorumlasam, Kerem Tunçeri'nin nasıl guard olunur dersi verdiğine mi değinsem, yoksa takım oyununu nasıl kusursuz sahaya yansıttığımızı mı değerlendirsem bilemedim. Aman boşverin, teknik ve taktik konuşmaya hiç ama hiç gerek yok böyle bir zaferden sonra. Maçtan önce de söylediğim gibi, bu maç teknik ve taktiğin çok ötesinde psikolojik bir savaş şeklinde geçti. Yunan yanlısı hakemin tüm yıpratma çabalarına rağmen, alnımızın akıyla, bilek hakkıyla galip çıktık bu savaştan. Helal olsun 12 Dev Adam, bize bu sevinci yaşattığınız ve intikamı aldığınız için.
Bu gece galibiyeti doyasıya kutlayalım, hakkımız çünkü. Az buz bir iş değil Yunanistan gibi bir basketbol ekolünü 11 sayı farkla yenmek. Yalnız yarın sabah uyandığımızda bu maç sanki hiç oynanmamış gibi Porto Riko maçına konsantra olalım ve kazasız belasız atlatalım o maçı da.
Yobo Fenerbahçe'de
Daha önce bu entry'de Skysport'un böyle bir iddia ortaya attığını ve Fenerbahçe'nin bu transferi bitirmesinin an meselesi olduğunu söylemiştim. Everton cephesinden resmi açıklama geldi;
http://www.evertonfc.com/news/archive/2010/08/31/yobosettomove
Sezon sonuna kadar kiralık olaraka Fenerbahçe'de forma giyecek Yobo. Satın alma opsiyonu da var; 5 milyon Euro.
Gerçekten iyi transfer yaptılar. İlk bu dedikodu çıktığında söyledğim gibi, kademe çabukluğu olan, atletik bir stoper. Lugano gibi tek hamlelik bir stoperle de iyi bir uyum yakalayacağını düşünüyorum. Fenerbahçe böylece en sıkıntılı gibi gözüken mevkiye de gereken transferi yaptı. Orta sahada Cristian yerine de bir oyuncu almaları gerekiyordu bence ama Aykut Kocaman onu kendi getirdiğinden arkasında duruyor ve kullanıyor haliyle. Transfer kapanmıştır artık Fenerbahçe için.
Robinho Milan'da
Milan transferdeki hareketliliğini güzel bir kapanışla bitirerek, Manchester City'nin forvet oyuncusu Robinho'yu 15 milyon Euro gibi oldukça makul bir fiyata transfer etti. Huntelaar'ın takımdan ayrılmasının ardından bu hamle bekleniyordu zaten. 26 yaşındaki Brezilyalı'ya en uygun lig de Serie A bence.
Robinho transferiyle birlikte oluşan Milan'ın hücum hattına dikkat; Ibrahimovic-Pato-Robinho, arkalarında Ronaldinho-Boateng, onların da arkasında Pirlo. Yani o huzurevi gibi olan, yavaşlığıyla ekran başında bile bizleri kanser eden takım gitmiş, Allegri önderliğinde dinamik ve sürekli hücumu düşünen bir takım gelmiş sanki.
Transferdeki bu başarısının meyvelerini toplayacaktır Milan sezon içinde. Inter hegemonyasına da son vermenin de tam zamanı. Benitez ile sancılı bir kabuk değişimi yaşayan böyle bir Inter önümüzdeki sezonlarda bulunmaz çünkü.
Yobo <-> Fenerbahçe?
Galatasaray, Beşiktaş derken Fenerbahçe'de transferin son gününde stoper transferi için taarruza kalkmış durumda. St Ettienne'li Bayal'ın geleceği konuşurken şimdi rota Fransa'dan İngiltere'ye çevrilmiş durumda. İngiliz basını tarafından, Everton'ın 28 yaşındaki Nijeryalı savunma oyuncu Joseph Yobo'nun Fenerbahçe ile anlaştığı iddia edildi.
Yobo tipik Afrikalı özelliklerini taşıyan bir stoper. Atletik, kademelerde çabuk ve hava hakimiyeti olan bir futbolcu. Transferinin gerçekleşmesi halinde çok şey katacaktır Fenerbahçe'ye. Lugano'nun tek hamlelik ve ağır bir savunmacı olduğunu düşündüğümüzde, Yobo ile iyi bir ikili oluşturabilirler. Burada Bilica-Lugano ikilisinde olduğu gibi tek handikap savunmadan topu oyuna sokma konusunda olabilir.
Şimdilik Yobo sadece bir iddiadan ibaret ama transferin son gününde bu tarz bir oyuncu için kolpa bir haberin ortaya atılma ihtimalini de pek kuvvetli görmüyorum açıkçası. Hem de Ada basını tarafından. Ayrıca atlanmaması gereken bir başka önemli nokta; Distin, Heitinga, Jagielka gibi stoperler de bulunuyor Everton'da. Yobo'nun yerini doldurmakta sıkıntı yaşamayacaklar yani, bu da transfer ihtimalini arttırıyor. Fenerbahçe'nin de bu transferi gerçekleştirmesi an meselesidir bana göre.
Etiketler:
everton,
fenerbahçe,
joseph yobo,
nijerya,
stoper transferi
Robbie Keane <-> Beşiktaş?
Transferin son gününü hareketli geçiren tek takım Galatasaray değil elbette. Beşiktaş'ın da uzun süredir arayış içerisinde olduğu forvet mevkiine bir transferi sonlandırması söz konusu. Skysport'un haberine göre Beşiktaş, Tottenham'ın 30 yaşındaki İrlandalı golcüsü Robbie Keane için 10 milyon Euro'ya kadar çıkmış durumda.
Keane golcülüğü tartışılmayacak bir oyuncu. Schuster'in daha önce tabir ettiği forvet tipine de bire bir uyan bir isim. Bizim ligimiz için de oldukça ideal bir forvet. Beşiktaş iyi bir iş yapmış olur Keane'i alırsa. Fakat bahsi geçen 10 milyon Euro büyük para. Eğer böyle bir miktara transfer gerçekleşirse Beşiktaş'ta değirmenin suyunun nerden geldiğini de araştırmak gerek. Fazlasıyla borcu olan bir kulüp zaten, satın alma opsiyonlu olarak kiralam yoluna gitmeleri daha isabetli olur. Şunu da hatırlatalım, Tottenham'ın bir forvet daha alması gündemde ve şu anki kadroda Keane takımın 4. forveti konumunda. Redknapp istediği forveti alırsa Keane'e yol verecek yani. Beşiktaş bu transferi her an gerçekleştirebilir.
Baptista'dan Mesaj Var
Roma'nın Brezilyalı oyuncusu Julio Baptista'dan Galatasaray'a mesaj geldi. 28 yaşındaki futbolcu resmen "gelin beni alın" çağrısında bulundu Galatasaray yöneticilerine. Daha önce hem Galatasaray'ı, hem de Olympiakos'u reddetmişti. Sanırım Roma'nın Borriello'yu almak için Baptista'yı takasta Milan'a önermesi oyuncunun gururuna dokunmuş olacak ki, böyle bir hamlede bulundu.
Baptista için "şu mevkide oynuyor" demek zor. Orta sahanın her yerinde ve forvette oynayabiliyor. Birçok değişim geçirdi kariyerinde. Ön liberoydu, çift yönlü oynadı, forvet arkası oldu, ordan direk forvete terfi etti... Özellikle "Tank" lakabından da anlaşılacağı gibi güçlü fiziğiyle tanınan bir oyuncu. Galatasaray'ın orta sahasına ilaç olmakla beraber, Misimovic'i de rahatlatır alınması halinde. Fakat Elano takımda kalmış gibi duruyor şu an. Kulüpten ayrılması söz konusu değilmiş gibi sanki, bu nedenle transferde hareketli saatler geçiren Galatasaray'ın nasıl bir polita izleyeceği muamma.
Morientes The End
İspanyol futbolunun yetiştirdiği en önemli forvetlerden Fernando Morientes, Marsilya ile olan sözleşmesinin sona ermesinin ardından 34 yaşında futbolu bıraktığını açıkladı. Her futbolu bırakanın söylediği klasiz söz olan, "artık aileme zaman ayırmaya karar verdim"i söyledi o da. Ailesine zaman ayırmanın yanında, TV'de futbol forumculuğu da yapacakmış.
Morientes çıkışını Zaragoza'da yapmıştı. Fiziği ve son vuruşlardaki becerisiyle geleceğe damga vuracak oyuncular arasında gösteriliyordu. Nitekim Real Madrid kaptı onu 6.6 milyon Euroluk bir bonservis bedeliyle. Madrid'te milli takımda da uzun süre beraber oynadığı partneri Raul ile muazzam bir uyum yakaladı ve Real'in hem lig, hem de Şampiyonlar Ligi şampiyonluklarında önemli rol oynadı. "Bitirim ikili" deniyordu hatta onlara. Geçen onca güzel senenin ardından Real Madrid vefasızlık örneklerine bir yenisini ekleyerek Galacticos yapılanmasıyla Morientes'i kulübeye mahkum etti, o da çözümü ayrılmakta buldu.
1 seneliğine kiralandığı Monaco'nun Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna yürüyüşünden büyük rolü üstlendi, belki kupa gelmedi ama Morientes yine takdir edildi. Aslında Morientes futbolu Monaco'dan ayrıldığında bıraktı zaten. Kiralık sözleşmesi bitince önce cidd bir bonservis bedeliyle geldiği Liverpool'da, ardından Valencia ve son olarak Marsilya'da bir türlü kendisini bulamadı. Sakatlıklarla boğuştu, kişisel sorunları oldu. Katar yolu gözükmüşken o daha fazla uzatmamayı seçerek en doğrusunu yaptı bence. Kariyerinde çıktığı toplam 573 maçta 204 gol atma başarısı gösterdi, milli forma altında ise 47 maçta 27 golü var. Raul'da şu an Morientes'in yolunda. Onun gibi bir değer de kaybolup gitmez umarım.
Etiketler:
fernando morientes,
ispanya,
liverpool,
marsilya,
real madrid,
valencia
Ruud Milli Takıma Döndü
En son 2 sene önce 2008 Avrupa Şampiyonası'nda Hollanda milli forması altınada mücadele etmişti Ruud van Nistelrooy. 2 senelik aranın ardından 34'lük golcü, teknik direktör Bert van Marwijk'in davetiyle, sakatlanan Van Persie yerine 2012 Avrupa Şampyionası eleme grubu maçları için yeniden milli takımda.
Van Persie'nin sakatlık sorunları yaşadığı ve Huntelaar dışında bir alternatifi olmadığı açıktı zaten. Nistelrooy 2012'de milli takımdaki yerini almayacak belki ama ülkesinin bu turnuvaya katılması için ter dökecek. Hamburg'da da sezona oldukça formda başladı zaten. San Marino ve Finlandiya maçlarında Huntelaar yerine ilk 11'de olması bekleniyor.
Camoranesi Stuttgart'ta
Bundesliga'daki transfer hareketliliği devam ediyor. Mauro Camoranesi Stuttgart'ta. Juventus'un yeni sezonda takımdaki yaşlıları temizleme politikasının kurbanlarından biri oldu Camoranesi. Juventus'tan ayrılacağı açıklanmış, fakat uzun süre herhangi bir takımla anlaşmamıştı. Bu sabah Stuttgart 33 yaşındaki Arjantinli futbolcuyu transfer ettiklerini resmen duyurdu.
Ligde ilk 2 maçını da puansız kapattı Stuttgart. Bu transfer şimdilik sadece taraftarın gözünü boyamaya yeter. Camoranesi kalitesiyle katkı sağlayacaktır, buna şüphe yok. Fakat Stuttgart'ın şampiyon olduğu seneden sonra ciddi sorunlar yaşadığı ortada. Hiçbir teknik direktör tutmadı, yapılan transferler bekleneni veremedi, önemli oyuncularını kaybettiler, yönetimsel çok hata yapıldı vs. Kesin olan bir şey var ki, eski Stuttgart'ı göreceksek eğer, daha çok bekleyeceğiz. Ayrıca Camoranesi'ye de daha ciddi bir talip yokmuş belli ki Katar yerine burayı seçmiş.
Etiketler:
bundesliga,
juventus,
mauro camoranesi,
serie a,
stuttgart
Huntelaar Schalke'de
Schalke, uzun süredir transferi için uğraş verdiği Hollandalı golcü Klaas-Jan Huntelaar'da mutlu sona ulaştı. Gelsenkirchen ekibi önce Huntelaar, ardından Milan ile 27 yaşındaki oyuncu için 14 milyon Euroluk bonservis bedelinde anlaşarak bu transfer noktalandırdı.
Milan'ın son olarak Ibrahimovic'i kadrosuna katmasıyla Huntelaar'a yol gözükmüştü. Schalke'de Robinho transferinde başarısız olunca başka golcü arayışına girmişti. Dolayısıyla her iki taraf, artı oyuncu açısından da hayırlı bir transfer oldu. Ajax'tan ayrılıp Madrid'e gittiğinden beri ciddi bir düşüş yaşıyor Huntelaar. Real'in ardından Milan'da da bekleneni veremedi. Schalke onun için çok önemli bir fırsat, çünkü daha önce oynadığı 2 dünya devine oranla daha mütevazı bir takım ve gözler fazla üzerinde olmayacak, oyununu daha rahat oynayabilecek.
Raul'la birlikte oynayacak olması onun için ciddi bir avantaj. Birbirlerini iyi tamamlayacaklarını düşünüyorum. Huntelaar'ın hava hakimyeti ve son vuruşlardaki başarısı, Raul'un tecrübesi bu sezon gol yollarında Schalke'yi fazlasıyla rahatlatacaktır. Üstelik sezona kötü başlayan Alman ekibine bu ikilinin uyumu ilaç gibi gelecektir.
----------------------
Schalke'nin transferdeki yeni rotası ise Real Madrid'in Hollandalı ofansif orta saha oyuncusu Rafael Van der Vaart. Özellikle teknik direktör Felix Magath'ın Vaart'ı ısrarla istediği biliniyor. Schalke teklifi 13.5 milyon Euro'ya kadar çekmiş durumda, iki tarafın kısa süre içinde anlaşması ve Huntelaar'ın hem milli takımdan, hem de Real Madrid'den arkadaşı Vaart'a yeniden kavuşması bekleniyor.
İntikam Zamanı
Tarih: 31 Ağustos Cuma
Yer: Ankara Spor Salonu
Rakip: Yunanistan
Görev: 2009 Avrupa Şampiyonası'nın rövanşını almak
Uzun lafın kısası, 12 Dev Adam Dünya Şampiyonası'ndaki 3. sınavında, bu akşam ezeli rakibi Yunanistan karşısında. En son geçtiğimiz sene Avrupa Şampiyonası'nda çok iyi mücadele ettiğimiz maçta, hakemler ve son tercihlerideki hatalarımız nedeniyle kaybetmiştik Yunanlılara. Ama yıllardır beklediğimiz, ev sahipliği yaptığımız bir şampiyonada, o kadar seyirci önünde Yunanlıların bu kez hakemleri de arkalarına alarak amaçlarına ulaşmaları pek kolay olmayacak.
Maç hakkında analiz yapmıyorum çünkü teknik ve taktiğin çok ötesinde, tamamen psikolojik bir savaş şeklinde geçecek maç. Ege derbisine yakışır bir mücadele ve sertlik dozu yüksek bir maç olacaktır. Seyirci desteğini arkamıza alarak Yunanlılara güzel bir mağlubiyet tattıracağımızı ve grup birinciliği yolunda dev bir adım atacağımızı umuyorum.
Analiz okumak isteyenler için yorumcu Kaan Kural ve koç Cem Akdağ'ın değerlendirmelerini kaynak olarak verebilirim;
Kaan Kural'ın analizi için tıklayın
Cem Akdağ'ın analizi için tıklayın
Emiliano Insúa Galatasaray'da
Galatasaray, Misimovic'in hemen ardından 2. bombasını da patlattı ve Liverpool'un 21 yaşındaki sol beki Emiliano Insúa'yı sözleşme imzalamak üzere İstanbul'a getirdi. Arjantinli futbolcu satın alma opisyonlu olmak üzere 1 seneliğine Galatasaray'a kiralandı. Satın alma opsiyonunun 4 milyon Euro olduğu söyleniyor.
Hakan Balta'nın son 2 sezondur Galatasaray'ın takım halinde yaşadığı düşüşe ayak uydurması ve son Karpaty maçında yaptığı hatayla takımının Avrupa Ligi'nden elenmesine sebep olması nedeniyle Insua'nın iyi bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde Galatasaray bir başka formsuz oyuncu Servet yerine, stoperde Hakan Balta'yı Neill'ın yanında kullanarak savunmadan top çıkarma konusunda sınıf atlayabilecek.
Genç oyuncu başarılı olur umarım Galatasaray'da. Liverpool'da Benitez'den sonra Hodgson'ın da gözüne giremedi ama Boca Juniors çıkışlı bir futbolcunun yetenekli olduğu aşikardır zaten. Özellikle Güney Amerikalı gençler büyük kulüplerde pek yapamıyor.
Hoşgeldin, bienvenido Insúa.
--------
Transferin son gününde Galatasaray'ın en az 1 oyuncuyu daha kadrosuna katması bekleniyor. Adaylar ise; kaleci Carlos Kameni, Julio Baptista, Anthony Annan. Bu 3 oyuncudan biri veya ikisi Galatasaraylı olacak büyük ihtimalle. Yabancı kontenjanını göz önünde bulundurduğumuzda, kale tercihini yabancıdan değil de bir orta saha veya forvetten yana kullanması daha mantıklı olacaktır Galatasaray'ın.
Eh be Barbosa
Sen "Rüya Takımı" yenme şansı yakala, fakat belki de kariyerinin fırsatını tep... Gerçekten olacak şey değil.
Dünya Şampiyonası B Grubu maçında, ABD ecel terleri dökerek Brezilya'yı 70-68 yendi. Brezilya yaptığı müthiş savunma ve bu savunma direncinin de hücumda yaptığı pozitif etkiyle beraber Amerika'ya oldukça zor anlar yaşattı. 13 saniye kala, dünyanın en iyi "crunch time" oynayanlarından Chauncey Billups, kullandığı üçlükte isabet bulamadı.
Brezilya hücumunda topu eline alan Huertas, içeriye drive ederek Derrick Rose'a faulü yaptırdı. Faul çizgisine 2'de 2'yle gelmişti. Fakat eli titredi ve ilk atışı kaçırdı. 2. atışta ise klasik bir NBA taktiği olan "bilerek kaçırma ve arkasından ribaund"u uygulamak istedi ve Brezilya bunu başardı da. Çemberden seken topun ribaundunu alan Barbosa'nın uygun pozisyonda yaptığı atış çemberin içinden çıkınca Brezilya ve tüm salon(Brezilya'yı desteklediğinden) yıkıldı.
Aynı Barbosa, maç içinde kullandığı tam 13 üçlükten sadece 3'ünde isabet bularak yine Brezilya'yı galibiyetten eden isim oldu. Bu kadar iyi bir şutör, takımının lideri, bir maçta takımını nasıl tek başına yakabilir, bugün bunu gördük işte. Basketbol ilginç oyun...
Misimovic (Sonunda) Galatasaray'da
Galatasaray uzun bir süredir peşinden koştuğu Wolfsburg'un 28 yaşındaki orta saha oyuncusu Zvjezdan Misimovic'le anlaşma sağladı. Misimovic'in vatandaşı Ibricic'e ısınılamayınca, transfer döneminin bitimine 1 gün kala yaptığı atakla mutlu sona ulaştı.
Geç oldu ama güç olmadı. Transferde tüm yetkiyi elinde bulunduran Adnan Sezgin, transferdeki gecikmeyi bir nevi de olsa Misimovic hamlesiyle gölgelemeyi başardı. Veya bir başka deyişle, durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Takımda kalıyor, Schalke'ye gidiyor, kadro dışı falan derken döndü dolaştı ve İstanbul'da buldu kendisini Misimovic.
Galatasaray'ın Hagi'den sonra bir türlü istikrar sağlayamadığı, hep boş kalan bölgesi "10 numaraya" mevkisi gibi 10 numara transfer oldu gerçekten. Futbolunun en olgun döneminde gelmesi, Müslüman olması ve Galatasaray'ı başından beri çok istemesi önemli avantajlar. Felipe, Lincoln hatta Arda bile tutmadı o mevkide. Kısmet Misimovic'edir umarım.
Misimovic hakkında bir derleme.
---------------
Ayrıca Liverpool'un Arjantinli sol beki Emiliano Insua'nın da Galatasaray'a transferi söz konusu. Bize göre bu transfer bitti, açıklanması an meselesi...
30 Ağustos 2010 Pazartesi
Bouma PSV'de
Salcido'nun Fulham'a transferinin ardından sol bek arayışına giren PSV, çözümü Wilfred Bouma'yı yuvaya döndürmekle buldu. 32 yaşındaki sol bek, Aston Villa ile sona eren sözleşmesinin ardından bedelsiz olarak döndü eski takımına.
Bir dönem dünyanın hatrı sayılır sol beklerindendi. Hücum özelliğiyle ön plana çıkmıştı. Sürekli bindirme yapar ve sol çaprazdan o müthiş ayağıla süpriz goller atardı. PSV'den Aston Villa'ya transferi kariyerinde kötü bir adım oldu. İlk sezonu fena geçemdi fakat sonraki 4 sezon içerisinde ciddi sakatlıklar yaşadı. Bunun yanında zaman zaman stoper oynamak zorunda kaldı. Kesik yediği dönemler oldu falan derken futbolu geriye gitti ve 32 yaşında pek iyi anılar bırakmadığı Aston Villa'dan yaz başında ayrılarak serbest kaldı.
Hollanda'nın büyükleri bu tür tecrübeli isimleri almayı sever, özellikle de savunma hattına(bkz Ooijer). Bakalım Bouma'nın yuvaya dönüşü PSV'de nasıl bir etki yaratacak. Van Bronchorst'tan boşalan Hollanda Milli Takımı'nın sol bek mevkisine geçebilir tekrardan iyi bir performans sergilemesi halinde.
Etiketler:
aston villa,
hollanda,
psv eindhoven,
wifred bouma
Şişmanaldo Sahalarda
Bundan 20 gün önce sezona tamamiyle hazır olacam gibi bir beyanet vermişti. Akşam Corinthians’ın Sao Paulo’u 2-1 yendiği maçta 60 dakika dayanabilmiş.
Baboş olmuyorsa bırak hem bir zamanlar ve hala seni sevenlere hem kendine yazık..
STSL 2. Hafta | Eskişehirspor 1-3 Galatasaray
Eskişehirspor'u Süper lige merhaba dediğinden beri yenemiyorduk. Heleki evlerinde bize garezli seyircisi ile başka oynuyorlardı. Ama akşam hem kötü gidişe pansuman hemde Es Es'e siftah yaptık. Oyun olarak son maçlardan daha iyi oynadık.
Alışılmış her maç kahrettiren bir orta saha, sağda kanser edici virüs gibi Ali Turan, Zaman zaman Hasan Şaşı özlettiren Arda Turan bunların hiç biri manzeret olmadı. 70 dakika herkesin takımı durduruyor diye sövdüğü Kaptan 5 dk kıpırdadı işi bitirdi. Tabi bunların üstüne birazda şansımız eklenince(nası olsuysa) 3 puan kaçınılmaz oldu. Akşam dikkatimi çeken önemli bir noktada neredeyse her maç kalemizde gol görüyor hatta saysız pozsiyon veriyorduk. Ama skor üstünlüğümzü ele geçirince Rijkaard geri 4'lüyü tamamen stoper vasıflı adamlardan kurdu son 10 dakika. Solda Neill ortada Zan ve Servet sağda Ali o dakikalarda sadece bir pozisyon vermemiz Rijkaard'ın planın tuttuğu gerçeğini ortaya çıkarıyorki sanrıım bu kombinasyonu önümüzdeki maçlarda sık göreceğiz.
Geç güç olsada nihayet geldi üç puan şimdi milli takım arasıda var umarım bu ara iyi değerlendirilir ve bi çıkış başlar.
Rusya Tamam, Yola Devam
Millilerimiz Dünya Şampiyonası'ndaki 2. maçında Rusya'yı 65-56 yenerek Yunanistan maçı öncesinde 2'de 2 yaptı.
Galibiyetin mimarı yine takım halinde yaptığımız caydırıcı savunma oldu. Tanjevic dersine gerçekten çok iyi çalışmış. Rusya'nın oyun kurucu Pokrashov'a ve Monia'nın dış atışlarına bağlı bir takım olduğunu bildiğinden, maç boyunca alan savunmasından şaşmadı Tanjevic önderliğindeki milli takım. Pokrashov'un şutunun olmaması, top onun elinde çıktığında kalan Rus oyuncuların üretkenliğe sahip olmaması ve Monia'nın çok ender sahne alması maç içinde ibrenin sürekli bize dönmesini sağladı.
3. çeyrekte Ömer Aşık'ın hem hücumda hem savunmada takımı sırtlamasının ardından, maçı kazanmamızı sağlayan en önemli olay bana göre "bay 4. çeyrek" Hido'nun sazı eline alması oldu. Son periyota kadar sadece 2 sayısı olan Hido, seyircinin desteğini de arkasına alarak şutunda istiktar sağladı ve tecrübesini konuşturarak 12 sayı attı.
Hidayet'in devrede olması bizim için gerçekten çok önemli. Yunanistan'a karşı da çok ihtiyacımız olacak ona. Umarım bu son çeyrek performansıyla moral bulmuştur.
Şimdi sıra Ege derbisinde, geçen seneki Avrupa Şampiyonası'ndan kalan rövanşı almada.
29 Ağustos 2010 Pazar
Riva'da Mutlu Son
Stad gibi yıllardır yılan hikayesine dönen diğer oluşum sonunda tamamlandı.
Yaklaşık 5 senedir ruhsatı alınması adına nice çabalar sarfedildi. Ve nitekim Ocak 2010'da ruhsat alınmıştı. 150 ile 400 metrekare arasında değişen ve dört farklı tipte villadan oluşan proje için ön talep toplamaya başladı. 244 bin metrekarelik satış alanına sahip 844 konut için şimdiye kadar 200 adet ön talep toplandı. Riva projesi için inşaata başlama tarihi olarak Ocak 2011 belirlenirken, toplamda dört etap olarak planlanan projenin ilk etabının teslim zamanı ise 2012’nin başı olarak açıklandı.
Riva’daki 1 milyon metrekareyi aşan arazi için ruhsatı dört yıl sonunda alabilen kulüp, eylül ayı içinde ihaleye çıkaracağı 844 villalık projeden yaklaşık 750 milyon dolar ciro bekliyor ki buda bizi Dünya klüpleri arasına sokar gerçi sportif başarı olmadan ne fayda ama.
Robben Sezonu Kapatabilir
Bayern Münih'de forma giyen Hollandalı yıldızın sevenlerine kötü haber geldi.
Bayern Münih Sportif Direktörü Christian Nerlinger Robben'in sol dizindeki sakatlığın hiçbir düzelme göstermediğini belirterek, "Korkarım ki Arjen'in yeniden eski formuna kavuşması biraz zaman alacak" diye konuştu. Nerlinger, Robben'in bu sezon forma giyememe ihtimalinin olduğunu da sözlerine ekledi.
Aslında Robben Dünya kupası öncesinde sakatlanmış ama takımı için her şeyi göze alarak sakat sakat olsada oynamış maximum fayda sağlamıştı. Bunun üzerine Bayern cephesi Hollandayı suçlamış tazminat vb. ne varsa gerekli işlemkerin yapılacağını duyurmuştu.
Sakatlığı nükseden Hollandalı yıldızın en fazla 2 ay kadar sahalardan uzak kalacağı düşünülüyordu. Sanırım bu koca sezona da maal olabilir.
Etiketler:
bayern münih,
dünya kupası,
güney afrika,
hollanda,
robben
David Trezeguet Hercules'te
La Liga'ya bu sene yükselen Hercules yaptığı trasnferlerle adından baya söz ettiriyor.
Geçenlerde Paraguaylı Nelson Valdez'i alarak taraftarını mutlu eden Hercules şimdi de David Trezeguet'i alarak herkesi şaşırttı. Geçen sezon Juventus'ta pek forma şansı bulamayan David 19 maçta 8 gol atabilmişti. Şimdi Valdez ile birlikte Hercules'in hücum hattını oluşturacak.
Raul Meireles Liverpool’da
Liverpool Porto'nun orta saha oyuncusu 27 yaşındaki Raul Meireles transfer etti. Gidecekmi kalacakmı diye fallar bakılan Mascherano sonunda resti çekip gitmek istiyorum diyince Liverpool yönetiminin eli kolu bağlanmış yapacak bir şeyi kalmamıştı. Yerini dolduracak altarnatifi Portoda buldular.
Resmi siteden yapılan açıklamaya göre Porto’ya ödenen bonservis bedeli 15 milyon euro. Poulsen'in ardından o mevkiye ikinci trasnferini gerçekleştiren Liverpool öyle görünüyorki Mascherano'nun yokluğunu aramayacak.
Porto ise Sporting’den Moutinho’yu sezon başı alınca bu trasnfere kolay onay vermek kaçınılmaz olmaz. Yoksa büyük maliyetlere oyuncu satma konusunda master yapan Porto'nun Meiralesi daha yüksek bir bonservis bedeline elden çıkarabilirdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)